Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bir Şeylerin Acısı..
Eylül’ün sonundayız. Ağustos kaçağı bir cırcır böceği, Ağustos’un sonunda çığlık çığlığa ölemediğinden belki, odama sığınmış. İlk bakışta kendisini hamam böceği sandığımdan, “Sevgili Kafka ziyarete gelmeden haber verseydiniz melankolik ve trajik komik hazırlıklar yapardım sizin için” diye de espri yapmıştım. Ama yatağın üzerinde karaltısını fark ettiğim ve ona doğru bir adım attığım anda deli gibi bağırmaya başladı. Sanki o yatak onunmuşta ben onun yatağına girmeye çalışıyormuşum gibi davranıyor. Güler misin ağlar mısın ? Tamam öyle börtü böcekten korkacak biri değilim. Ama zamansız bir Ağustos böceğiyle Eylül’ün son günlerinde yatağımı da paylaşamam. Ben ona doğru her adım attığımda insanı sağır eden çığlıklarını bastıkça delirmemek için ışığı söndürüp kitaplığın yanındaki masama oturdum. Ben Ağustos böceğiyle uğraşırken soğumaya yüz tutan çayımı koydum masaya, içinde kefenlenmiş cesetler gibi uzanan izmaritlerin olduğu küllüğü koydum, uzun metraj sigaramın pakedini koydum, rüzgarda yanabilen çakmağımı (ateş önemli) paketin üzerine koydum, yanına da 26 yıllık huzursuzluğumu. Bir sigara yaktım. Kesme şekeri dişimle böldüm. Çaydan bir yudum aldım. Sigara içmeseydim çay içecek miydim acaba diye düşündüm. Sigarayı, yanında bir içecek olmadan içemeyişimi küllüğe silkeledim. Sigaranın ucundaki köz kızardıkça karanlıkta, bu yatağıma sahip çıkmış garabet bağırdı durdu. Kendi odandan bir böcek tarafından kovulmak hissini nereye koyacağımı bilemediğimden cebime koydum. Cebimdeki her şey çok sıkıştığı için her yere en az bir dakika geç kalışlarımı ve ağlamak istediğimde ağlayamayışlarımı masaya koymak zorunda kaldım. Masanın başından sessizce kalktım. Bir kağıdı koni şeklinde büküp Ağustos böceğini yatağımdan almaya karar verdim. Özgüvensiz çizgilerle çizilmiş darbuka çalan saçları uzun ve dalgalı bir kadını yarım bıraktığım çizimi koni şeklinde bükerken daha, bu ölemeyen garabet bağırmaya başladı yine en yüksek perdeden. Ağustos böceklerinin bağırmak, Ağustos’un sonunda ölememek ve tanımadığı insanların yataklarını işgal etmek dışında zıplama özelliğine de sahip olduğunu öğrenerek masaya geri döndüm. Uyuma vaktim gelene kadar kendi kendine yatağımdan çıkıp gitmesi için dua ederek yerime oturdum yeniden. Karanlıkta sigara ve çakmağı ararken, amin dediğim olmayacak dualara çarptı elim. Bu masanın üstü niye bu kadar kalabalık diye sinirlenip yan komşumuz Berivan ablanın damına fırlattım onları. Gözüm yıldızsız gökyüzüne ilişince aklıma gömleğimin cebinde duran her yıldız kaydığında dilediğim, öylece kayıp giden dilekler geldi. Baktım hala duruyorlar orda bir avuç dolusu, onları da adını bilmediğim güvercinleri olan sakallı adamın penceresine attım. Sabah güvercinler bulursa yesin diye. Başka ne işe yarar bir yıldız kayarken tutulmuş ama yıldızla birlikte kayıp giden dilekler. Adını bilmediğin bir adamın güvercinlerini besleyebilirsin ancak. Karanlıkta yoklayarak bulamadığımdan telefonun zayıf ekran ışığıyla küllüğü buldum elimdeki izmariti diğer cesetlerin yanına uzatıp yenisini yaktım. Teknolojinin bana en büyük faydası olan, karanlıkta kitap okuyabilme özelliğinden yararlanmak en iyisi diyerek, son okuduğum kitaba döndüm. Bir trenin vapur gibi çalarak düdüğünü, yanıltıcı bir kalkış yaptığını duydum çok uzaklardan. Bütün yanılsamalarımı yokladım. “Mars’ta bir Antropolog” kitabının arasında duruyorlardı hala. O kitabı da yarım bıraktım. Oysa çok sevmiştim. Neden böyle oluyor ? Bilmiyorum. Yarım bıraktığım kitaplar için duyduğum vicdan azabını yarım bıraktığım başka bir kitabın arasına koydum. Gözlerim yavaş yavaş kapanır gibi oluyor. Ne kadar mutsuzsam, ne kadar kaygılıysam o kadar uyumak isterim. Kaygı bozukluklarımı ve buna bağlı olarak sürekli gitmek isteyişlerimi, ama çivilenmiş gibi hiç bir yere gidemeyişimi Ağustos böceğinin bağırışlarına ve deli gibi zıplamasına aldırmadan yastığımın altına koydum. “Birbirimizi görmeden ne kadar dayanabileceğiz temalı intihar girişimimizin en kestirme yol olmadığını anladım, yeni bir yöntem bulmak için yarın buluşalım” diye not aldım üzerinde yeşil bir baykuş minyatürü olan defterime.. Anlaşıldı hiçbir yere gitmeyecek bu garabet ve bendeki sonsuz uyuma isteği.. İçeriye geçip bir yorgan ve bir çarşaf alıp geri döndüm odaya. Yorganı halının üzerine serdim. Yatağın üzerinden yastığımı aldım. Yastığımı bari bana bırak bakışı attım Ağustos böceğine. Yastığa bulaşmış kaygı bozukluğumu silkeledim yastıktan. Sonra onuda yorganın üzerine koydum. Başımı koymak istediğim tarafa.. Yıldızsız gökyüzünden tarafa. Masanın başına geçtim sonra. Paketteki son sigarayı, dilek sigarasını kitaplıktan arayıp bulduğum kibritle yaktım. Her zaman kibritle yakılan sigaranın tadının başka olduğuna inandım. “En sonunda zehir bu, tadı başka olsa ne olur” dedim kendime. İşe yaramayan totemlerimi, sadece dibinde tütün taneleri olan boş sigara paketine tıkıştırıp, gerçekleşmeyen herşeyin hırsıyla sıktım paketi. Tavanı tabanına değince bıraktım. Sonuna en sonuna kadar içtikten sonra son sigaramı, ışığı yakıp bağırmaya devam eden Ağustos böceğine biraz sessiz olmasını ve yatağımda intiharı denememesini söyleyip yerde kendime yaptığım yatağa yattım. Başımı yastıktan geri kaldırıp, karanlıkta böceğin olduğu tarafı kestirmeye çalışarak “benden daha misafirperver birini de bulamazsın” dedim. Bedensel uyanıklığımın sonu, uykumun başında, hayatın bana sunduğu, işkenceye dönüşmüş, son bulmasını istediğim ama bir türlü son bulmayan herşeyi ayağımın ucuyla böceğin uyuduğu aslında benim olan yatağın altına iterken uyuya kaldım..
··
85 görüntüleme
Metin T. okurunun profil resmi
Cambaza bak mıydı Kafka'nın böceği? Öyle galiba. Bir yerlerde Edip Cansever'i mi gördüm? Gizlenmiş kerata. :))) Hazan yazısı olmuş. Kalemine sağlık.
İpek Demirer okurunun profil resmi
Zannedersem cambaz düşünde düşüp yaralandı. Hazan vakti diye konuşmuştuk :) kendine yakışır geliyor sanırım hazan. Teşekkür ederim.
2 sonraki yanıtı göster
dostamisc okurunun profil resmi
Ne güzel dökülmüş kelimeler, güzel, akışkan cümleler oluşturmuş. Yüreğine sağlık. Ama çayı şekersiz için, bakın görün, o zaman anlayacaksınız içtiğinizin çay olduğunu. :)) Şaka bir yana bu bir tercih tabi. Bizlere sunduğun bu güzel "Bir Şeylerin Acısı" için teşekkürler. Yazmaya da devam lütfen.
İpek Demirer okurunun profil resmi
Beğenmenize çok sevindim. Teşekkür ederim. Aslında şekeri, sigarayı ve bir çok şeyi bırakmayı düşünüyorum çoğu zaman. Ama kıtlama içince şekerle aranda daha da bağ oluşuyor ve bırakmak zorlaşıyor gibi. Şekeri bırakma denemelerime devam edeceğim :))
7 sonraki yanıtı göster
Lightmorelight okurunun profil resmi
Ne için geldi ki o mahluk. Tesadüf yoktura inanırım. Edebi bir yazıma malzeme olup ebedî olmak için olabilir. Veya hayatın kisaliğını gösterip değerini bildirmeye. Veya nasıl yaşamak gerektiğini anlatmaya. Şarkını söyle sen. Gerisi boş demeye mi?Yada bunlar ve daha fazlası. Yinede burda bile baya ise yaradı. Sigarayı bırak demiş olabilir ayrıca. :))
İpek Demirer okurunun profil resmi
Sigarayı bırakmak iyi fikir :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.