Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

147 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Kendimce bir eksiklik görüyorum aslında benim ilk Fakir Baykurt eserim oldu. Nasıl kaçırdım bu zamana kadar bu kitabı ah dedim. Yazar aslen Burdurlu yani yaşadığım memleketten. Türk klasiklerinden bir çok eseri var. Nedendir bilmem Literatür Yayınevi kitapları pahalı sahaflardan almanızı tavsiye ederim yada e-kitap. 147 sayfalık kısa bir eser. Kitaba gelirsek Yunanistan – Türkiye mübadelesinden dolayı vatanından uzak kalan bir Larissalı Yunanlının köyünü ziyaretiyle başlıyor. Kitap Ürgüp’te bir köyde yaşananları anlatmakta. Yaşadığı köyde bir işi olmayan Mustafa Güzelgöz’ün ( Eşekli Kütüphaneci ) İstanbul’da kalecilik yaparken Ürgüp’e dönerek; kaymakam tarafından sen bu ilçeye bir takım kur ben de seni memur yapacağım demesiyle öykümüz başlıyor. Mustafa Açıkgöz bunun karşılığında bir kütüphane memuru oluyor. Bakıyor gelen yok giden yok, harap bir yer bu kütüphane başlıyor buraya bir çeki düzen vermeye. İstanbul’da arkadaşlarından, eşten, dosttan kitaplar istiyor ve geliyor. Bakıyor hala gelen yok o zaman ve şunu söylüyor. “Sık sık Fatih'in ünlü sözünü düşünüyorum. Bir şehir kurmanın olmazsa olmaz üç yapısı vardır: Kitaplık, kanalizasyon, hamam! " Köye kitaplık açmak, çöle çeşme götürmek gibidir. Kitaplığın girdiği yerden bilmezlik kaçar gider."” Sayfa 77 Ben götüreceğim bu kitapları diyerek bir eşeği devletin zimmetine geçiriyorlar. Yemi, ahırı tüm giderlerini kaymakamlık karşılıyor ve Mustafa Bey Ürgüp’ün en ücra köşesine dahi kitap götürüyor. Kütüphaneye erkekler ve çocuklar geliyor ama kadınlar yok piyasada, onları getirmek için ne yapıyor bilseniz: "Bakın!" dedi kadınlara. "Buraya dikiş makinesi alacağım. Halı tezgahı kuracağım. Çocuklarınız için iki üç beşik koyacağım. Radyo da var. Gelin işlerinizi burada yapın. Yeter ki kitaplığa ayağınız alışsın. Siz gelin ki, sizden görüp yarın çocuklarınız da gelsin. Biz de öbür uluslar gibi bir an önce ilerleyip uygarlık kervanına katılalım. Arkalarda kaldığımız yetmiyor mu?" 67. Sayfa Onların arkada kalmasınlar diye dikiş kursu açıp onları kitap veriyor. Ama halk tepkili kadınların ev işi yapması gerektiğini ve kütüphanede ne işi olur diyor ve bu sözlere karşı da “Biz bu örümcekli kafadan ne zaman kurtulacağız? Kadını erkeğin arkasına atan, onunla bir mecliste oturamayan, bir çatı altında kadın erkek birlikte bulunmak gerekince araya perde geren toplum hiç bu çağın toplumu olabilir mi?” Sayfa 67 Diyor ve çocukların okuması gerek demesiyle de bir alıntı daha paylaşayım: “Eğer geleceği kurtarmak istiyorsak, kitapları asıl çocuklara okutacağız.” Sayfa 56 Kendini kitaplara ve kitap sevgisine adamış bir insan Mustafa Bey. Bilime, ülkesinin gelişmesine öylesine önem veriyor öylesine istekli ki gerçekten çabalıyor ve en ücra köşedeki insanların bile okumasına sebep oluyor. Dostluklar gelişiyor, Anadolu’dan kareler gözünüzde canlanıyor. Anadolu’nun misafirperverliğini gösteriyor Fakir Baykurt. Gelen Yunanlı Dimitrios’u çok iyi şekilde karşılıyor ve onların kafasındaki oluşan kötü, yalan, kandırmacalı bilgilerin silinmesine sebep oluyor. Hatta Dimitrios öyle memnun ki sizinle karşılıklı değişim yapalım diyor ve Larissalılar Ürgüp’e Ürgüplüler Larissa’ya gidip atalarını görüyorlar ve özlem gideriyorlar. Muhteşem bir hikaye. İşler bu kadar güzel gidiyor mu sizce? Hayır tabi ki. Sonunda birileri çıkıp bu Mustafa Beyi durdurmalıyız kendini aştı, bu milleti çok faydası dokunuyor durdurmak gerek. Saçma sebeplerle, bahanelerle üstüne gidiliyor asıl işini unuttu gidip başkalarının işine koşuyor. Ne yapıyor Mustafa Bey gidip dernekler kuruyor halkın gelişmesi için tarımcılık yaptırıyor gelişmelerine yardım ediyor ve onlardan 1 kuruş bile almıyor yeter ki gelişin. Devleti için her şeyi yapan Mustafa Bey kırılıyor, bastırılıyor, sindiriliyor ve emekliye ayrıl diye baskı yapılıyor. İşte böyle bir hikaye Eşekli Kütüphaneci… “Herifçioğlu ta Amerika'dan merak ediyor, makine yolluyor, resim çektiriyor; biz uğraşıyoruz burda aklı ermezlerle. Bir imamı kaleci yapmıştım. Onun bile dedikodusunu yapıyorlar. Yenilik getirmek ne zor imiş bizim Türkiye'ye. Işık getirmek ne zor imiş.” Sayfa 79 Cahillik artıyor ve Atatürk ve onun yaptıkları o zamandan başlıyor unutulmaya ve yazar tam bir Atatürkçü. Yurdumuzda aydınlığa karşı güçlü bir direnme vardır. Bunlar, ortaya Atatürk gibi güçlü adamlar çıkınca sinsi sinsi yatıp uyur görünse de, buldukları ilk fırsatta başlarını deliklerinden çıkarırlar... Anti siyaset ve darbelere karşıyız. Kitabın sağı olmaz ve bilgisi olur diyor ve : “Sol kitap, sağ kitap diye bir ölçü olur mu? Nitelikli kitap diye bir ölçü kullanılabilir belki. En iyisi, okurun düzeyini eğitimle yükseltip, yargıyı ona bırakmak, kitaplıkları yasaksız çalıştırmaktır.” Sayfa 93 Şimdi okumayanlar için spoiler olmayan yerlere gelelim. Gerçekten yüreklendiren, cesaret veren ve en sonunda üzen bu hikayeyi kesinlikle okumalısınız. Köyden yaşamlar, kesitler o coğrafyaların zorlukları, cehalet alan yerler göreceksiniz. Siyasetin işin içine girince, devletin işlerinin nasıl kötü yürüdüğünü, torpil ve Atatürk’ün unutulmaya çalışıldığını göreceksiniz. Ülkemizin geleceğinin okumak ve okutmak olacağını anlayacaksınız. Fakir Baykurt’un son kitabı olan ve hasta yatağında son rötuşlarını yaptıktan sonra vefat etmesiyle başlayan bu eser tüm ülkeye yayılmalıdır. Bazı yazarlarımıza gerçekten gereken önemi vermiyoruz. Elbette ki yabancı yazarlar güzel, popüler olabilir ama bu yazarlar asla unutulmamalı. Fakir Baykurt ve diğer Türkiye’mizin yazarlarını okumaya devam etmeye çağırıyorum sizleri. İyi okumalar diliyorum. Her yerden bakımsızlık akıyor. Sekiz on yıl sonra durum daha kötüleşecek, bilmezlik büyüyecek; karanlık her yere daha çok yayılacak. O zaman halkı daha çok soyacaklar, sömürecekler. Bundan çok kaygı duyuyorum. Sayfa 105 Sunay Akın ile veda ediyoruz… youtube.com/watch?v=jXx2Z-q...
Eşekli Kütüphaneci
Eşekli KütüphaneciFakir Baykurt · Literatür Yayınları · 20109,6bin okunma
··
35 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.