Sarhoşluk haliKitap, anlatıcının 1912 yılında bir limanda yaşadığı olayla başlıyor. Yaşananları yıllar sonra hatırlayıp bunları anlatarak, sonraki sayfalarda yaşanacak olayların ışığını yakıyor.
O zaman şunu diyebiliriz, ne yaşanmıştı ki, anlatıcı bunu unutmamış ve anlatmak gereği hissetmiş.
Her şeyin başlangıcının bir gemi seyahati olduğunu buradan öğreniyoruz. Gemiye kaçak yolla binen yolcuyla anlatıcının muhabbeti seyahat boyunca sürer.
Geminin içini anlatırken kendine has üslup ve geniş betimlemelerle görüntüyü yayar. Geminin içinde yabancıyla gizli buluşmalar, karanlıktan çıkan siluetin birbirlerine yabancı duruşları ve kaçak yolcunun kendini anlatmak istemesi.
Bu muhabbetin amacı birbirlerini tanımaya yönelik sorulardan çok, kaçak yolcunun kendi hikayesi üzerinden kurgulanıyor.
Yaşadığı olayları anlatırken tamamen çıplak bir şekilde anlatacağım diyerek sıkıntılı bir durumun işaretini de şu şekilde veriyor: 'Eğer insan kendisine yardım edilmesini istiyorsa lafı dolaştırmamalı, hiçbir şey saklamamalı (sayfa 12)' .
Okudukça bırakamıyor, bir heyecan içinde eee ne olmuş ne olmuş diye hep soruyoruz.
Amok'un Malezyalılara özgü bir sarhoşluk hali olduğunu da okuyunca anlıyoruz. Bir şeye delice, çılgınca sevdalanmak ya da bir tutku veya fanatiklik hali olarak da bunu görebiliriz. Bir şeye sahip olma tutkusunun nesneye değil de kadına ya da erkeğe olan 'sarhoşluk halinin' dışa vurumunu anlatan hikaye diyebiliriz.
Sürgün de bir doktor; beyaz, zengin ama mutsuz bir kadın; Amok yoluna sevdalanmış kısa bir yaşam öyküsü.
Zweig'in her zamanki akıcılığı ve konuya hakimliği bu kitapta da kendini gösteriyor. Tavsiye ederim.
Zweig'i okumaya başladığınızda dar alanda kısa paslaşmalar olacağını tahmin edebilirsiniz.