Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Taş Parçaları
III Madem arkandan ağlamamı bile çok gördün bana Al bu taşlar senin olsun… O halde ve bundan böyle Bütün davullar vursun, telleri kopsun sazların boşluğa bağırsınlar, birlikte; Kan kusacağız. Kan kusacağız. Madem dünya bunca zalim Madem yakışmıyor kalbimize. Bütün davullar gümlesin Boşluktan gelen, boşluğu dolduranı Boşluğa böğüreni Vursunnnn. Bak! nasıl kan kusuyor külde uyuyan Dünya görsün. IV Her kezim ben Küle ne öğretebilirse hayat Onu öğretti bana da. (…) Ben külün içinde çok uyumuşum. Ben külün içinde çok uyudum. Ben külün içinde çok uyudum. II İçerde tıkanan çığlık dışarda inliyor Sabaha karşı Uyku kabul etmiyor beni Dışardan bir yerden uzuuuuunnnnuzun Bir inilti kopuyor. İçimde zulmün duvarları. Uykuuuuuuuu alsana beni koynuna. Kalktığımda, Banyoya seyirttiğimde gözümden sesler boşanıyor. İçerde, sonra bu sessizce akan yaşlar senin, diyor. İçimin duvarlarında bu taşlar oturuyor, çıkaramadığım bir ses var, benden onu çıkarıyor, Taşın sessizliğinde: Kalın, ilkel, boşluğa doğru, gecenin kovuğundan Dışşşşarı doğğğruuuu: Seni bu yalan dünyaya saldım sonunda acıyor çoooooookkkkkkkkkkkkk, VI Ben seni hep sevgilim ben seni hep yüzünden geçen dalgalardan okudum. Gözlerine sevgi okudum ellerine şefkat okudum Annen seni inkâr etmişti Aldım etime dokudum. V Yanmamı bekleme benden Ben ne çok yandım, biliyorsun. Yanamam ben yanamam yanamam küllerim uçuyor. Rüyamda sapladığın jiletler etimde Kanamıyor acımıyor. Acımıyor Bu dünya buz, bu buz zzzzzzzzzzzda Hiçbir şey acımıyor. Bunlar yalan, Yalan söylediklerim Yalan söylediklerin Bunlar sadece dünyaya yakışıyor. Küldüm ben zaten Küldüm zaten küldüm zaaaateeeen Kalmışsa eğer Külün içinde şimdi insanım uyanıyor. Dünya görsün şimdi. Bembeyazzzz dünya. Yoluna baş koyup buzzzdaaaaaaa Kan kusanı. I Tek tek dururken onlar Öbürü henüz yanına gelmemiş olanı çağırıyor: O ikisi yan yana, alt alta geldiklerinde Dünya böylece daha geniş oluyor. Biri ötekine ateş sunuyor ve eski kitaptan çıkıp başka bir anlam oldukları gibi oluşlarını da beraberlerinde taşıyarak çoook eski bir kitapta, ısınsın diye masalı tetikliyor ama yine de olduklarının ötesine taşan bir başka masal oluyor. Öbürü, henüz yanına gelmemiş olanı çağırıyor: Masal mıydılar, soruyor… Maaaasssssssaaaaallllllllllllllll… VII Dünya ne ki sevgilim, benim sana yaptığım kubbe yanında? Düşsün, olsun, bırak, içinde yıldızlar patlıyor. Kolaydır inanmak kadar inanmamak da. İster sal kendini dünyaya, ister kal yanımda. Her şeyden öte öyle sevdim ki ben seni Yoluna baş koymak diyoruz Biz barbarlar buna. VIII Kırdım, evet, o yalan mekânı kırdım Çıksın diye ortaya Çırrrrrrrrıııllçıpplaaaaaaak: Sen benim yuvamsın, Yuvanım ben senin. IX Beni bilmediğim bir dünyaya attı… Bir cümlem yok darrrrrğğmadaaaaaaanıım, bundan. Bir düşümüz vardı, “birlikte yaşamak” koymuştuk adını, çok acıyor, belki bundan. Aşkî bir cümle mi bekliyorsun benden. Beklemeeeeeeeee. Mutfakta reçel yapan iki kadın. Kırmızı biberleri filan. Rüzgâr alan biraz tepe bir yer. Bakınca, iki yandan da uffffffffffffuk filan. Dünya yuvarlak değil de hafif elipsmiş gibi. Kaldı ki iki kadın, dünyanın yuvarlağını zaten anlamayan. Böyle. Kendime inandığım gibi inanmıştım ona da. Aşk olanın ötesinde bir aşktan söz etmek, aaaaaaah Bir inançtı desem. Bu kadar dağılmam kendimi şimdi bu dünyaya fırlatılmış gibi hissetmem, bundan. Ne söylememi bekliyorsun Hava aldıkça sızlayan bir diş var içimde. Susmam bundan, konuşmam bundan. Ben zaten o ilk acıyla ölmediğimde çok gücenmiştim hayata. İnsan olmuştum ilk o zaman. Ya da bozmuşlardı beni yenidoğandan. Kendimi acıya teslim ettiğimde hatırladım, ölünmüyordu, hatırladım. Ölünmüyoooooorrrrrrrrrrdu. XI Acı çekerken de adil ol, diyor bana. Adil ol. Sen değil misin inanan hayatın büyük bir kader olduğuna, kaderi yönlendirmek bile o büyük Kader’in içindedir filllllllllllan. O yüzden şimdi adil ol. Sus. Söyleme böyle şeyler! Adil ol. İnanmıyorsun değil mi? Beni bilmediğim bir dünyaya attı, diyyyyyyyorum. Diyorum ki, Sözde kalıyor her şey. Sözzzzzzzzde kalıyor. Bir de bana adil ol, diyorsun. X Ey duymayan insanı, Ey hayat dedikleri büyük kusur. … Ey kimselere değişmediğim Ayrılığın neden bunca ağır? Hani adalet? Bir kasım’dan öteki kasım’a Bir yanım kör bir yanım sağır. XIII Darmadağınım. Darmadağğğnıııımmmm ve Hepsi burada; Aprın Çor Tigin Haşim, Kadı Burhaneddin Hepsi burada, kör, topal, haşin Bağğğğrrrrıyorlar: Bırak soğusun, Bırrrak soğusssuuun bırak soğusun parçaların tekrar bitiştiğinde başka bir şey olacaksın. XV Ben başka bir şey olmak istememmm İstemedim başka şey. Sabırla sevgilim sabırla Acılarımız eşitlensin bu şehirde diye diye. Bu şehirde etten geçip kalbe erişene dek sabırla. Tek, sabırla. Kaç kişi var bu şehirde Ruhunu sana kubbe, kubbeeeeeeeeeeeeeeeee etmiş! XIV Büyük keder içerirmiş, gördüm, anladım Etten geçip aşka varanın sevgisi. Bunun yanında sevgilim bunun yanında etin ihaneti, kısaca hiçbir şeydir. XII Şimdi bir masaldan bir peri Sessizce dinlesin beni, Alsın yorgun başımı Alsın cümlemi Usulca kalbine koysun. Benim cümle taşıyacak halim yooooooğğğğğğğ. XXXI Katlanan, insanın birbirine yapışan yaralarından bir yuva inşa etmektir aşk da, varla yok arasından Ve ahşabı kemiren de ahşaba dahildir, değil dışarıdan. Beyhude insanın yuva arayışı ama yine de yuva arar insan. Dışarısı sevgilim, dışarısı senin kendini sürekli kaçak kılacağın yollardan başka nedir? Yollar ki hep gider, hep yatay. Ah ben bu kubbe fikrine o yüzden takılmışım; kubbe ki yüzseksen derece bir şey, büyük bir arzuyla mümkün. Gayret’in bildiğimiz ve unuttuğumuz anlamıyla örülen. XVI İn ordan, in ordan İnnnnnnnnn, diyor bana Zamanın ensesinden. Ey Adalet’ten söz eden zalim Şimdi bi dur, düşün: Ev ki, en büyük mahremiyetti Kimdi vuran, kimi, en mahreminden? XVIII En acısını sevgilim en acısını tadayım istedin: En acısı buydu. XVII Omurgamı aldın benim. Omurgamı aldın. Omurgamı aldın. Omurgamı. Niye? XIX Varla yok arasındayım Varla yok arasındayım Hep, varla yok arasındaydım. Zaten. Ben bilmedim ki Niye teyelliyim, niye? Varla yok arasında Varla yok arasında Elimde bir kırık testi Elimde bir kırık testi Nereye bırakayım! XX Gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum Yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep Ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine. Bilemem, belki bu yüzden Ben sana yanlış bir yerden edilmiş bir büyük yemin gibiydim. Beni hep aynı yerimden yaralayan o eve Yine de döneyim döneyim istedim. XXI Ah benim sesimle Söylesem de, inanmazlar Benzemiyor çünkü bir dile. Döndüğüm, döndüğüm ama döndüğüm Döndüğüm bu semâ sensin. Dönnnnnnnnn düğüm. Sen benim kara ömrüme vuran Suyumu harelendiren sevincimdin. XXXV Onu, sevebileceğinin en yücesiyle sevdin. Titreme daha fazla kalbim. Bağışla kendini artık onu da Bırak gitsin. Bırak gitsin. O senin ezel gününden kaderin Sen onu nasılsa bin kere daha Seveceksin. XXII Günler öylece kendi kendine geçsin diye Bir camın arkasında durdum Bana dokunmasın hiçbir şey Hiçbir şey yarama merhem olmasın İyileşecekse, hiçbir şeysiz iyileşsin diye Bir camın arkasında durup Akan hayata ve zamana baktım. Bilirdim, biliyordum, biliyorum, Bittiğinde, geçtiğinde, Azaldığında sızı, iyileştiğimde, O saman tadıyla karıştığında; Her şey daha acı olacak. XXXIII Ne sanıyorsun? Ne sanıyorsun? Benim olan artın Senin de kaderin: Dağbaşı, Oradaki yaralı ıssızlık. XXIII Biz iyileşemeyiz diyor İlhan Biz iyileşemeyiz bunu bil, diyor, Biliyordum: ağırdı Biliyordum: çok ağrıdı Biliyordum: adım adım … Ben seninle sevgilim Mutsuz ama bahtiyardım. XXIV Bir masal bir taş ağırlığında olabilir mi? Olurmuş meğer Birlikte bir masala inanmak istedim Ben seninle, sadece bu. Sen beni tek Tek Tek Bıraktın. Benim artık taş taşıyacak, Taş kaldıracak, taş atacak halim mi var! XXV Evet kara bir ömür bu benimki. Kara bir toprak. Gerçekle değil, hakikatle değil, Kalbimin aklıyla kurduğum Kara bir ömür. Yalnız değilim, biliyorum Binlercesi var, onbinlercesi vardı. Kara bir ömürle buradan geçen. Sen bundan böyle Gerçeğin yan yana getirilmiş yamalarıyla yaşayacaksın. Ben çoktan çıvdırılmış bir şeydim Sevgilim. XXVII Gözlerimde bir çita oturuyor birazdan deppppp parrrrrrrrrrrrrrrrrr. İçimdeki çilekeş Fuji’yi tırmanıyor sana Eski bir mektuptan gözlerime yağma Dünyanın bütün neonları yanıyor sönüyor Ve bir fotoğraf iki jiletle paramparça. Bir su aygırı kadar yaralıyım dünyadan Anlıyor musun? İçimde uzağa bakan bir zürafa var Hayat orda burda her yerde kaynıyor. Birazdan öleceğim, içeceğim su nerde? XXX Kar şiddetle rüzgârla büyük bir kırgınlıkla vardı gece yarısı dağlarına. Gelemem artık yanına. Ben kaybettiğime ağlayayım sen kaybettiğine ağla. XXVIII Ömrümü adadımdı. Elimden aldığın ve parçaladığın şey bu! Adaletin adını neden anmıyorsun burada da? O yüzden büyük yaram O yüzden büyük öfkem O yüzden dinmiyor İçimde hepsi, hıncahınç. Hıncahıııııııııııınnnnnnç. XXVI O kadar uzun yol geldik ki seninle Şimdi, sen ayrı ben ayrı olan o yolu Nasıl yürüyeceğiz? (Biz seninle yoldayken yanımızdan ovalar, ağaçlar; titreşen rüzgârlar akmıştı. Bir yolumuz olduğunu, yol kazılarını, yol yorgunluğunu o zamanlar biliyor muyduk?) XXXII Ömrü gurbette geçenler gibiydim senin yanında Duymadın mı, çok söyledim? O uzun gurbette, Ben senin “adalet” diye diye nasıl unufak olduğunu gördüm. Göre göre, duya duya yine de bigâne olarak her şeye. Bilmedin ki; ben senin gurbetinde delirmemek için Kalbimin aklıyla ördüğüm bir yıldızlı kubbede yaşadım. Tecellinin içinde ecel durur sevgilim, görmedin mi? Adaletin içinde bir zalim oturur. XXIX Sonra, çoook sonra, bu parçaların sonunda Sen beni kızını çok seven Bir anne olarak hatırla. Ben ki hiç kavuşamamıştım sana. XXXXII Ve huzurla, içerde bir yumuşak ışık Dışarda dağların etrafını saran kızıllık vardı. Durmak için dünyanın dışında iyi bir sebep Ve bir ana enstrüman; İncecik bir müzikle piyanonun tuşlarına vuran. Yüzünde yeryüzünü gördüğüme duyduğum bir şükran. Her şeyin sertliğini gömen ve uyutan bir kış, San ki, de ki Grand Teton’a kar yağdı. O karın ortasında önümüzden bir nehir karla karışık akardı. Sarartma beni. Sarartma beniiiiiiiiiiiii.. sarartma. XXXXIII Fazla insansın sen sevgilim fazla insan Bir barbarım ben oysa, bir hayvan Dilim bağışlamaktan söz eder benim Seninki adalet ve intikam. Söylemeye gerek var mı sevgilim Söylemeye gerek var mı şimdi Yetiştirdiğim en iyi nişancı vurdu beni Klimanjaro’nun karları sevgilim Klimanjaro’nun karları İnnnnniiiiiiyor aşağı. XXXIV Birini seviyorsan onu öldürme! demek kolay Oysa her âşık önce kendine sonra yanındakine cellat. Ve aşkta ölümün bir anlamı vardır, görklü kılınan Bozulsun diye im Her ateş önce kendi yanını yoklar sevgilim. Bundan böyle ne vakit bir yangından artakalan İsle kararmış bir şair gölgesi görsen Başıboş, duran, susan, içinden yanan: Ya da bir kızkardeş, ağlayan kekliğine, Uzak ve göğsünde klarnet sesiyle dolaşan. XXXVI Bunca zaman sonra, neden ona dokunmadığımı Neden çekmediğimi silahlarımı kınından Olanı biteni kalbime koyup kendimi çektiğimi soruyorsan… Dokunmadıysam tek bir sebepledir… Bir barbar ancak eşitine dokunur. XXXVII Akan sokaklarda yan yatmış otlara benziyorum Rüzgârla yana savrulan dallara. Aşk için ihanetle vuran aşk aşkm’ôla? Ah ciğerimin köşesi, kavrula kavrula Kopuyor gönülbağım, sen bağla. XXXXI Bir nefeslik can kalsaydı sana üflerdim canımdan Diyecekler; çok yüksekti ondaki zindan Görmeli, eline almalı, sıvazlamalıydın, öğretemeden Yazgına kanat ol kol ol diyemeden ayrı düştüysem senden. Buna yanarım çok, en çok buna yanarım inan. Onaramazdım kırdığım yerleri Onaramazdın kırdığın yerleri. Son bir nefesle sana sarıldımdı. En acısı buydu. En acısı buydu. XXXIX Aşk iki kişi arasında asla eşitlenmeyendir Ben bir Divan şairi değilim ki sevgilim Sana bercesteler düzeyim Yine de giderayak, gözlerine, ellerine, ayaklarına Tutulmuşluğumu herkes bilsin isterim. Ben bu çıldırmış vaktin, ben bu yılan zamanının Paramparça edilmiş şairiyim. Ne diyeyim! Yine de içimde, çok eskiden kalma bir Ya leyl… ya leyyyllllllllllllle. Bir çöl gecesine ismini bırakayım. XXXVIII Bir dalda iki kiraz gibi aşk ile öfke arasında yanayana. Dursun bu aşk. Aşk, mola! Ey yaban! ayaklanacağım ayaklanacağım! Dizlerimin bağını bağla. XXXX Sözde kalır sevgilim Sözde kalır bütün sözler Aşk çünkü, aşk çünkü kendine Bir yol, bir ideoloji ister. Bilirim, çöl rüzgârında çalıdır bazı yaşlar. Sen sevgilim ilerde, biraz daha ilerde Bir tarihe başlayacaksın, orası işte Benim tarihimle başlar. Ve say, geriye doğru, tek tek Sende kalsın şimdi al bu taşlar. BİRHAN KESKİN
··
248 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.