Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Sineklerin Tanrısı- Linç- Sürü- Hobbes ve Girard
Aslına bakılırsa Sineklerin Tanrısı'nda günah keçisi ve egemen güç simetrik figürler olarak ortaya çıkar. Mantık dışı bir vahşete hedef olan günah keçisi normların ve kuralların dışında bırakılır, onu öldürenler cezalandırılmaz. Linç, çoğunluğun tek bir birey üzerinde egemenlik kurmasıdır. Günah keçisinin önemi de burada yatar. Günah keçisi hiçbir arzu nesnesinin yapamadığı bir şeye muktedirdir: Ona duyulan nefret bireysel değil, ortak bir nefrettir. Bir çete içinde kişiler birbirlerinin nefretini taklit edebilirler, ki şiddette doruğa ulaşan da budur. Bir nefret mimesisi yoluyla çatışma ve farklılık meselesi bir kenara atılır, topluluk bütünleşir ve düzen tesis edilir. Gerçekte günah keçisi "topluluğun tamamını kendi şiddetinden" korumak, topluluğun dağılmasına engel olmak için linç edilir (Girard 1977: 8). Bu bakımdan, birini günah keçisi ilan etmek toplumun temelini oluşturur. Hobbes'un bahsettiği doğal durumda olduğu gibi, Girard'a göre kültürün kökeni kıskançlık ve düşmanlığa dayanır. Hobbes'da çatışma düzenli bir devletin, Leviathan'ın kurulmasıyla aşılırken, Girard'da bu görevi yerine getiren bir linç sürüsüdür. Dahası, günah keçisi pratiğiyle (yani linç hukuku, sürü kanunuyla) Schmitt'in istisna durumu arasında yakın bir bağ vardır: “Bunlara ek olarak, günümüze kadar kalmış utanmazcasına ilkel bir sürü daha, linç hukuku adı altında işleyen bir sürü vardır. Sözcük, işin kendisi kadar utanmaz bir nitelik taşır; çünkü yapılanlar aslında bir hukukun reddidir. Kurbanın hukuka layık olduğu düşünülmez; insanlar arasındaki alışılmış biçimlerin hiçbirine uymaksızın, bir hayvan gibi yok edilir.” *Elias Canetti, Kitle ve İktidar, çev. Gülşat Aygen, İstanbul: Ayrıntı, 1998, s. 116.
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.