Kalkmak, kahve içmek, yazmak, ders vermek, yemek yemek, yürüyüşe çıkmak... her şeyin belirli bir saati vardı; Kant gri paltosunu giymiş, eline İspanyol bastonunu almış halde kapısının önüne çıktığında, komşuları saatin tam olarak üç buçuk olduğunu biliyordu.