Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

218 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Bir Yeşilin Peşinde
'Bir Yeşilin Peşinde' koşan adamın hikayesini okuyacaksınız. Yeşil deyip geçmeden, ne var canım bunda demeden bir ömür adamış bir hikaye ile anılar dünden bugüne geliyor. Zaten yaşlıların bastonu da anılar değil mi? Belki bir yaştan sonra hep 'siz bilmezsiniz, bizim zamanımızda....' diye cümleleri hepimiz duymuşuzdur. Bir Yeşilin Peşinde de bu bağlam da dikkat çekici ve farklı bir şeyler okumak isteyen zihinlere yeni pencereler açmayı sağlayan bir anı kitabıdır. 1938'den günümüze (yani 1995'e) kadar gelen duygu, düşünce, inanç, mücadele, siyaset, çay, yeşillik, doğu karadeniz, halk, kültür bir bütünlük içinde harmanlanıyor. Bir yeşil yaprağın bir köyün, ilçenin, ilin ve bölgenin kalkınmasında nasıl bir etki ettiğini görerek, makus talihin nasıl değiştiği okunacak. Tabi, anı kitabı olunca kişinin ön planda olduğu ve çoğu zaman nesnellikten uzak öznel bir anlatım olduğu da unutulmaması gerekir. Kitap içinde anılar öznel, diğer kaynaklardan elde ediilen bilgiler nesnel şeklinde toplanmış ve bunların harmanlanması sonucu ortaya bir bütün bilgi çıkmış. Bir yeşil yaprak diyerek geçmemek gerekir. Binlerce aileye, milyonlarca lira gelir sağlayan bir 'yeşil'den bahsediyoruz. Asım Zihnioğlu da çayın ilk dönem, oluşum süreci ve sonraki dönem içinde olayları gören, karar alıcı mekanizma içersinde yer alan bir kişi. Çayın Türkiye'de ki tarihsel gelişimini Asım Zihnioğlu'nun gözünden sadece küçük bir parça olarak okuyoruz. 'Özel ekolojiye sahip tropikal ve astropikal iklim rejimleridne üretilen bu yeşilin ülkemizin yalnız bir bölgesinde yetiştirilmesi müstesna bir imtiyazdır.' Anıların en güzel özelliklerinden biri, tarihi coğrafya bilgisi sunması. Gidilen yere nasıl, hangi araçlarla gidildiğinden tutunda geçilen yerlerin fiziki şartlarına kadar çeşitli bilgileri bizlerle paylaşmış olmasıdır. Bu sayede o yöre, bölge hakkında bugünden düne bir dönüş yapabiliyoruz. Kimler geldi kimler geçti. Nasıl, neler yapılmış. Geniş açıdan bilgiler sunuyor. Asım Zihnioğlu da 1938'in Ağustos ayının 15'inde vapurla Giresun'dan Trabzon'a doğru yolculuğa başladığını bildirerek, fitili ateşlemiş oluyor. Daha birinci sayfada bugünlerde unutulan ya da unutturulan bir takım bilgileri okumaya başlıyoruz. Fındıktan bahsediyor. Değerleri anlatıyor. Bölgede yaşayan kişilerin bildiği şeyleri bölgede yaşamayanlara anlatıyor. 'Fındık bahçelerinin imar ve ıslahı Zırai Teşkilatı'nda görevli iken bu bölgeleri çok dolaştım diyor Zihnioğlu. Fındık bahçelerinin bakımsızlığından, modern bir şekilde işletilmemesinden, kendi haline bırakılıp, sanki ormanlık alanmış gibi kaderine terk edilmesine, ya da fındık bahçeleri içersinde bulunan otların temizlenmemesi sonucu gelişemeyen ve yeni sürgün veremeyen ve bunun sonucu olarak zayıflayan dallar neticesinde kalitenin düşmesinden bahseder. Fındık tarımı yapıldığı ve Almanya'nın en büyük alıcı olduğundan bahseder. Fındıkta en büyük sorun (maalesef günümüzde de devam ediyor) kalitenin düşük olması, bunun sebebi olarak da yaş fındığın iyice kurutulmaması. Bunun içinde güneş alanı yani 'harman yeri'nin olması gerekiyor. Ayrıca ailelerin de öncelik olarak fındığa önem vermek yerine 'ne olursa' mantığıyla hareket etmesi sonucu, kalitenin düştüğünden bahseder. Bölgeyi çok iyi gözlemlemesi sonucu, 'yaylacılık' kültürü sayesinde temmuz, ağustos aylarında sığırların peşine takılıp 'yaylalara' giden köy sakinlerinin, fındığı topladıktan sonra doğru dürüst kurutmadan tekrar yaylalara dönmesi fındıkta verim ve kalite düşüklüğüne yol açtığından bahseder. Bölgenin toprak analizi yapılıp, Batum'dan çay tohumları getirilip, bunları ekecek yeterli fidanlık var mı? sorunuyla karşılaşılması ilk ve en öncelikli sorun teşkil eder. 'Yirmi ton tohum' içinde yeterli alan olmaması, yeni bir sorun oluştururken, çok farklı bir yolla köylüyle doğrudan temas kurmayı kararlaştırıp, köylülere bedelsiz kiralama yoluyla çay sahası üretimine başlanır. Yani köylünün toprağını bir yıllığına kiralayacak fakat para verilmeyecek, bunun karşılığında ise tamamına çay bahçelerinin herşeyiyle yapılması sağlanacaktı. Yani bir çeşit kazan-kazan. Tabi ki ilk yapılacak şeylerin zorluğu burada da karşılarına çıkıyor. Önce bölge halkının ikna edilmesi, sonra tohumların özel ambalajlar içinde naklinin yapılması, sonra tahsis edilen arazilerin ıslahı gibi bir dizi çalışmanın peşi sıra yapılacak olması ve bunları yaparken de yaşanan sıkıntılar da anlatılıyor. Anadoludan görünüm diyelim bu işe. Bir şehrin, bölgenin devlet-millet işbirliğiyle kalkınması diyelim. Cumhuriyetin kurulması üzerinden kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen cumhurun yani vatandaşların teba olmaktan çıkarılıp, söz sahibi olması ile geçimini sağlayacak yeni arayışlarla kalkınma hamlesinden bahseder. İnsanların çaresizliğine çare bulmak için yollara düşülmesinden bahseder. Ama bürokrasi ortaya çıkar ve kanunsuzluk ortaya çıkar ve bunlarla yapılan mücadele anlatılır. Çaylık kurulumunun hikayesi okunmaya değer. Devlet-millet işbirliği sonucunda devletin ortaya para koyması, ileri görüşlü ve vatan-millet sevdalısı yöneticilerin bu işi sahiplenmesi ve halkla buluşturulması sonucu, çay kuruluş avansı dağıtılacak ve halk bilgilendirilerek çalışmaya başlanır. Asım Zihnioğlu kitabında sadece kendni anlatmıyor. Bölgenin ekonomik, sosyal, kültürel değerlerini okuyucuya aktarıyor. Ayrıca kendi döneminde veya döneminden önce orada faaliyette bulunan kişileri de anmadan geçmiyor. Örneğin, Zihni Derin'in bu bölgede hem de Ankara'da yaptığı kulis faaliyetleri neticesinde bölgenin yoksulluğunu aşmak için ekonomik çare olacak şekilde çeşitli ürünleri deneyip, en sonunda Batum'dan getirilen tohumlarla çaycılığın başlaması Cumhuriyetin en önemli işlerinden biri olarak tarihe geçer. Yoksul halkın kalkınması için neler yapılabilirin cevabını bulmuş. Günümüzde ise tarım ve hayvancılık tamamen bitme noktasına getirilip, bazı bölgelerde çatışmayı, huzursuzluğu önleyecek tarım ve hayvancılık noktaları geliştirmek yerine insanlar kaderine terk edilmiş. En son şeker fabrikaların ve bunun sonucu olarak da şeker pancarının yok edilmesi gösterilebilir. Batum'dan çay tohumlarının getirilmesi, bunların dikilmeden önce gerekli arazilerin bulunnması, toprağın incelenmesi, halka bunların anlatılması meşakkatli bir yolculuk. Ama bir davaya inanç birliği sayesinde çayın getireceği ekonomik kalkınma halka iyi anlatılmış olsa da bazı engellerle yine peşlerini bırakmamış. Bölge halkının yaşamına da göz atmış. Bölge ağırlıklı olarak mısır, karalahana, fasulye ve inek sayesinde elde edilen değerleri sadece kendi ihtiyacını karşılamak fazlasını da pazarda satmak amacıyla kullanır. Çay ise talihin dönme noktasını oluşturur. Kitabı okudukça bilmediğimiz ne kadar çok şeyin olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Yaşanan sıkıntılar, olumsuz bakışlar bir yana yanlış raporlar sonucu çaya bir ön yargı oluşması bile sebebiyet verir. Eğitim maksadıyla şimdi ki gibi kısa bir yolculuk olmadan aktarmalar yoluyla Hindistan'a ulaşır. Orada yetkililerle görüşme ve çay fabrikalarında zor da olsa dolaşması, önemli bilgiler elde etmesine yol açar. Bursla Hindistan'a yapılan yolculuk sırasında o bölgede bulunan özel işletmelerde günlük incelemelerde, test odalarında ve budama işi içinde geçirilen aylar boyunca, kendisine işletmenin yöneticisi tarafından verilen destek ve misafirperverliği unutmaz. Hindistan'da kaldığı zaman içinde üretim tesisleri, üretim sahaları, toplama alanları, kurutma ve işlemden geçirme süreçlerini görüp, yeni bilgiler toplayıp rapor yazarak Türkiye'ye döndüğünde elinde sağlam belgeler olur. Kısa Hindistan coğrafi bilgisi haricinde burada bulunan en önemli tarihi mekan Tac Mahal hakkında bilgi verip, yapılış öyküsüne de kısaca değinir. Bugün siyasette ve bürokrasi de yaşanan sıkıntıların aynısı 1940'lı yıllarda da yaşanır ve galiba 'devlet' var oldukça bu şekilde devam edecek gibi gözüküyor. Liyakat mı yoksa tanıdık mı? O şartlar altında yaşanan adam kayırmacılığa da değiniliyor. İş gereği yurt dışına çıkıp çeşitli ülkelerde çay üretimi üzerine bire bir incelemelerde bulunup, raporlar hazırlayıp, o ülkelerde saha da çalışıp çay toplama teknikleri hakkında bilgileri yerinde öğrenmiş. Tabii ülkemizde siyasi baskılar sonucu ve ülkede meydana gelen siyasi değişim neticesinde bazı işler tam yolunda gitmez. Çaya gönül vermiş bir insanın çayla iç içe geçmiş bir hayatına kitap sayfaları içinden bakabiliyoruz. Liyakatli insanların siyasilerin baskısı yüzünden yerlerinden edilmesini hem kendi yaşamış hem de çeşitli dönemlerde beraber çalıştığı kişilerin sektörün dışına itilmesini ve küstürülmesini görmüş. Zaman içinde ithal çayların artma sebepleri çayın kalitesinin düşmesi, çay üreticisinin mağdur edilmesini de okuyoruz. Yıllar içinde nereden nereye gelindiği konusunda bize oldukça iyi fikir veriyor. Çayın toplamasından başlayan hataların zincirini yurtdışından edindiği bilgilerle kıyaslayıp anlatmaya çalışıyor. Denetim olmadığı için çok mahsul satmak için çay bitkisine yaptıklarını okudukça, devlet - millet bilinçlenmesinin ne kadar önemli olduğu gerçeğini bir kez daha görülür. Kısaca burada da eğitim şart. Dünyada çay dikim alanlarından coğrafi olarak kısaca bahsediliyor. Afrika, Asya, bölgelerinde özellikle çay tarımıın yapıldığı bölgelerin yağmur, nem, sıcaklık, ekvator mesafesi, gece - gündüz, tepelik durumları da bilgi vermek ve karşılaştırma yapmak anlamında okuyucuya bir fikir verebiliyor. Devletin çaya verdiği değer yapılan toplantılar, görüşler, bildiriler bir 'oy' yüzünden bir an da nasıl değişebildiği ve istenmeyen durumların ortaya çıktığından da bahseder. Örneğin, çay toplamanın esası 'elle' toplamadır. Makas ya da buna benzer mekanik bir araçla yapılacak toplama 'giyotin' gibi alttan gelen daha körpe filizleri bile yok ettiğinden ve ayrıca kesilen dallar güneş altında uçların kurumasıyla çay bitkisinin kendi doğal olarak yenilenmesine zarar verdiği için, bu da ilerki aşamada çay bahçelerinde verimin düşmesine neden olmaktadır diyor. Keşke daha önce okusaydım dediğim kitaplardan biri oldu. Ah keşke! Ama, maalesef keşkelerle iş yürümüyor ama bazen bazı şeyler insanın içinde ukde kalabiliyor. Kitabı okurken bolca çay içtim. Zaten çayı severim ama bu sayede daha da artırdım. içimi kolay ve arkadaş olabiliyor sizinle. Ayrıca iyi demlenmiş bir çay çoğu zaman muhabbetlerin daha da uzamasına yol açabiliyor. Çay Türkiye'de günlük en fazla tüketilen içecek türünden biri sayılır. Sadece sabah da değil, günün her vakti tüketilen bir içecek. Çayı seviyoruz, içiyoruz da acaba tarihsel olarak çay ülkemize nereden gelmiş ve kimler bu işle uğraşmış diye de düşündüğümüzde ortaya bu kitap çıkıyor ve Türkiye'de çayın serüvenine anılar eşliğinde ortak oluyoruz. Bire bir, internet tabanlı ya da anket yapılsa ve çayın anavatanı neresi diye sorulsa çoğu kişi Türkiye ve Rize diyebilir. Artık kanıksamışız Rize'yi ve oradan görmeye başlıyoruz dünyayı. Kitabın dili (bazı teknik kelimeler hariç) kolay bir şekilde okunmaya ve anlaşılmaya sağlayacak kadar yalın bir niteliğe sahip. 1.hamur kağıda ve içine konulan çeşitli çay ve çay bahçeleri fotoğraflarıyla görsel olarak süslenmiş. 'Bir Yeşilin Peşinde' yeşili sevmenin, özümsemenin, değer vermenin ve kısaca gönül vermenin peşinde bir ömür tüketmenin mücadelesini/hikayesini okuyacağız. Cumhuriyet öncesinden bugünlere (kitabın yazıldığı dönem) yapılan çalışmaları, ilgi ve ilgisizlikleri, emek, gayret, mücadele, öğrenme, öğrenileni aktarma ile geçen zamanın kısa tarihine tanıklık edeceğiz. Sadece Asım Zihnioğlu'da yok. Emeği geçen çok sayıda kişinin adı da anılmadan geçilmemiş. Ben de emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Notlar: + Okuduğum kitap 5. basım Haziran 2003 tarihli. Yıllar önce almıştım ama sıra yeni geldi ve okudum. + Tavsiye ederim, bilgilenmek için güzel bir kaynak. + Türkiye'de ve özelde Rize'de çay ve çayın tarihini birinci el kaynaktan okumanın yanında çay üzerinden yapılan siyaset de görülebiliyor. + Ayrıca sadece Türkiye'de değil, yurt dışında da çay konusunda Türkiye'yi temsil etme onuruna sahip olmuş bu değerli uzmanın görüşleri, yeni ufuklara yelken açmak için kullanım kılavuzu olabilir. - Keşke içersine daha fazla resim konulabilirdi. Bir tarih oluşturduğuna göre o fabrikaların temeli, temel atma törenleri ve açılışlarla ilgili, ayrıca o yıllara ait Rize fotoğrafları eklenip görsel olarak süslenebilirdi diye düşünüyorum. - İçindekiler kısmı eklenebilirdi. - Kitapta dizin oluşturmakta önemli. Bazı isim ve kelimeleri o sayfa içinde kolaylıkla bulmak için bence gerekli. - Ana başlıklar daha vurgulu olabilirdi. + Bu kitabı 18-23 Mayıs 2018 tarihleri arasında okudum ve 29 Ekim 2018 tarihinde yazıya döküp, siteye ekledim.
Bir Yeşilin Peşinde
Bir Yeşilin PeşindeAsım Zihnioğlu · Tübitak Yayınları · 200820 okunma
·
70 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.