“Otorite ve merasimlerle çevrili yirmi birinci yüzyılında, özgürlük boğulmak isteniyor. Görmüyor musun? Dünyanız güvenli hale getirilmek isteniyor, özgür değil.”
Bu kitaba, son üç sayfayı okuyana kadar inceleme yazma niyetim yoktu ama yazarın sonsözünün beni nasıl sarstığını anlatamam. Kitaba kafamda biçtiğim puan 6ydı ve birden 8’e yükseldi. Üç sayfalık bir son bölüm yazmış ve kitaba dördüncü bölümü neden sonradan eklediğini anlatıyor. Kitap baya bilinen bir kitap ve çoğunluk sanırım 3 bölümlük halini okumuştur. Dördüncü bölüm ilaveli halini okuyan şanslılar olarak kaç kişiyiz bilmiyorum. Biraz kitaptan bahsedip bu dördüncü bölüme tekrar döneceğim.
En son ne zaman fabl okudum bilmiyorum. Şu an elimde okumak için beklettiğim bir
Masallar var ama bu kitabı hayvanların konuşturulduğu normal bir fabldan ayıran neydi? Her satırda incelikle işlenen ‘özgürlük inancı’ mesajıydı kuşkusuz. Bu incelemeyi; her şey düşündüklerimizden ibarettir, sen neye inanırsan o gerçek olur, falan filan tarzı aforizmalarla döşemek istemiyorum gerçekten zaten kitap çok ince. Göz açıp kapayıncaya kadar bitiyor. Verilmek istenen mesajı, okursanız alırsınız. Umarım içinize bir kıvılcım çakar ya da ateşinizi hararetlendirir. Bana bunu yapan, hayatımı kökünden değiştiren kitap Martin Eden olmuştu ama bu kitapta da o gücü hissettim. Benim için değilse de başkası için milad olabilir.
Benim elimde Richard Bach’ın Mavi Tüy kitabı vardı. Hatırlamadığım bir sebepten Martı’yı okumadan onu okumak istememiştim. İlk fırsatta onu da okuyacağım. İncelemeyi burda bitiriyorum çünkü “ben şimdi ne yazıp anlatıyorum” hissi oluştu. Sanırım içeriği gereksiz bir yazı oldu ama böyle kitapları kendiniz okuyup keşfetseniz daha iyi. Son olarak bana göre sadece o 3 sayfalık son bölüm’ü bile kesinlikle okumanız, onu okuyup anlamanız için de ilk dört bölümü yani tüm kitabı okumanız gerek. İyi okumalarrr keyifle ve kitapla kalın