Tarık Bey’e biraz sinirlendim ama olsunduDeneme gibi başlayıp biyografik öykü gibi devam eden bir kitap ‘Ve Sen Kuş Olup Gidersin’ İlk satırlardan itibaren sürüklüyor duyguları kelimelerinin peşinden. Kekeme Çocuklar Korosu’nu okurken yaşadığım bütünlük sorununun aksine bu kitapta yazılar birbirinin devamıydı. Yazarın çocukluğundan başlayıp bugününe kadar yaşadıklarından yola çıkarak yazdığı yazıları okuyoruz. Edebiyatının tüm güzelliğine rağmen bazı düşüncelerine çok takıldım. Örneğin “Zayıf, cesaretsiz kadınları severim ben.
Erkeğine sürekli ihtiyaç duyan kadınları severim. Kendi zayıflığını her defasında erkeğine hissettiren kadınları. Tek başına karar almaktan korkan kadınları.
....
Kadın benim olmasa da mutlaka bir erkeğin olmalıydı."
Neden yahu? Kitap güzel giderken neden bozdun şimdi sinirimi yazarcım? Neyse tabi ki de bu cümleler üzerine söylenecek çok şey var ama kısaca şunu söylemeliyim. ‘Kadınım. Zayıflıklarımı örtmesi için bir erkeğe ihtiyacım yok. Beni sevecek kişi de beni ben olduğum için sevsin.’
İkinci olarak da insanların ‘Seni sevdiğim için senden uzak duruyorum.’ mantığını anlayabilmiş değilim. İki insan birbirini seviyorsa ayrı kalmanın ne kadar mantıklı bir açıklaması olabilir ki? Ayrıca karşıdaki insanın yerine de böyle bir karar vermek bana bencilce geliyor.
Kitap genel olarak takıldığım bir iki fikir dışında güzeldi. Karşılaştırma yapmak ne kadar doğru olur bilmiyorum ama okuduğum kitapları içinde hâlâ Şanzelize Düğün Salonu bir numarada. Sanırım roman bütünlüğünü sevmemin de bunun üzerinde etkisi var.
Gelecek ay Beni Onlara Verme’yi okuyacağım. Çok güzel yorumlarını okudum. Sizce beklentimi yüksek tutmalı mıyım?