Çok fazla şair bilmiyorum ama Zarifoğlu’nun şiir kitabını okuyunca şöyle düşündüm; gizemli, kapalı anlatımda kendisinin üstünde bir şair yoktur herhalde.Şiir kitapları okuyunca, insan duygularını ifade etmenin zerafetine şairlerle birlikte ortak olmak istiyor. Şiir yazmanın altındaki motivasyon da anlaşılma duygusundan geliyor olsa gerek.Herkes tarafından değil de entellektüel zekası yüksek okurlar tarafından anlaşılıyor olmak bir şair için olmazsa olmazlardandır herhalde. Ancak
Zarifoğlu’nun kapalı anlatımı öyle böyle değil. Tabi ki anlayabildiğim ve anlamlandırabildiğim dizeleri oldu bu eserinde ama bir çok yerini anlayamadım. Bir ara düşündüm, okuyucuya karşı haksızlık değil mi biraz egoistçe bir tutum değil mi bu kadarda kapalı anlatmak. Değil tabi. Yazar da, okur da dilediği gibi ifade etme ve anlama özgürlüğüne sahip olmalı.(Bâtıl’ı tasvir etmedikçe)Demek Zarifoğlu’ nun şiirleriyle verdiği bir mesaj da şöyle oluyor. Bir şairi okumak ve anlamak için, o şairin kimliğini ve hayatını okuyup anlamlandırmanız kaçınılmazdır, ki bu şair Zarifoğlu’ysa hiç mi hiç kaçınılmazdır. Dolayısıyla her ne kadar bir çok yerini anlayamadığım bir eser olsada, anladığım kısımlarını okumaktan, anlamadıklarımın hala bir hazine olmasından keyif duyduğum bir eserdi benim için.
Son olarak, benim için kitaptaki en çok anlam ifade eden dizelerden biri.
“Ayrılık vardı hep
Ay gece olunca pay eder ayrılığı
Ey güzelce yakalandığım
Mutlulukla sunulan
Bize bahşedilen armağan kılınan
Ayrılık sen ki
Aşkın ve sanatın
Durmadan doğumlar getiren anası
Hep orda gebe karınların dibinde içinde
Doğuma en yakın
Doğmadan gibi ve aralıksız doğarak”