Çok sevdiğim, geçmişimize ışık tutan, iki fotoğrafından birine karar veremediğim bir eserle geldim : Felatun Bey İle Rakım Efendi.
.
Tanzimat Dönemi'nin getirdiği alafranga yaşam tarzına uyum sağlayamayan bir genç ile alaturka yaşayan ancak alafrangayı da reddetmeyen bir gencin karşılaştırılması var eserde. Aslında daha ziyade ideal bir tip oluşturma çabası var.
.
Okurken geçmiş toplumumuzdan biraz rahatsız oldum. Özellikle cariyelik ve kölelik meselesi beni rahatsız eden bir mevzu. Sadece Osmanlı için değil tüm dünya için geçerli bu rahatsızlığım. Neyse, zaten Ahmet Mithat Efendi, Rakım karakteri aracılığıyla bu konuya da farklı bir biçimde yaklaşmış. En azından benim sevebileceğim şekilde yaklaşmış. Bu sisteme az da olsa bir karşıtlık sezdim Rakım Efendi sayesinde. Tanzimat Dönemi ve sonrasının getirdiği o batılaşma çabası ise buram buram tütüyor tüm satırlarda. Bunu olumlu bir şekilde başaran, özümseyen, kendi kültürüne adapte eden de varken; başaramayıp, ders alıp yeniden başlayan da var.
.
Ayrıca romana anlatıcı ağzından aşırı müdahale oluşu bana bir türlü okuyamadığım Karamazov Kardeşler'deki anlatıcıyı yani Dostoyevski'yi anımsattı. Okurken yönlendirme çok fazla olsa da rahatsız da olamadım çünkü konu ve kurgu güzel. Toplumun tasviri çok güzel. İstanbul'un eski sokaklarında gezip, kayığa bindim, mesire yerlerinde koştum, eğitim sistemini anladım vb.
.
Uzatmadan diyeyim ki edebi eserlerin geçmişe tuttuğu ışığı ve ışığın gösterdiği bilgileri görmek için mutlaka okuyun.
.
.
.
@hunharca_okuyanlar_kulubu muz ile okumalarımız bol olsun