Kuşatma, ilk kitaba kıyasla biraz daha yavaş akmasına rağmen son kısımlarında yine verdiğiniz emeği boşa çıkarmıyor. Sanderson'un ince zekasına yakışır ters köşeleriyle sizi şaşırtmayı başarıyor.
Kitap felsefi konularda bolca kafa yormanızı istiyor. Bir hükümdar olmanın anlamanı sürekli sorgulamak ve anlamaya çalışmak bunlardan biri. Bir hükümdar halkı tarafından nasıl görülmelidir ya da kendini halkı karşısında nasıl bir konuma oturtmalıdır.
Bir diğer önemli felsefik tartışma da; kişinin sahip olduğu yetenekleri bulunduğu topluluğun iyiliği için kullanırken uyması gereken ahlaki sınırlar nelerdir ve kişi hangi noktaya kadar esneyebilir.
İşte bu iki önemli soru çevresinde ana karakterlerimiz kitap boyunca olgunlaşıp gelişiyor ve kitabın sonunda ulaştıkları nokta sebep oldukları sonuçları önemsememeksiniz sizi mutlu edebiliyor.
İlk kitabın sonunda Lord Hükümdar'ın söylediği sözler nihayet anlam kazanıyor.
Ve kitap sizi çok zor bir soru ile baş başa bırakıyor: "Acaba Lord Hükümdar'ı öldürmek gerçekten de iyi bir fikir miydi?"