Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Cioran- Ecartelement kitabından ilk kez Türkçe’ye çevrilen alıntılar.
Ümit Gurbanov, Emil Michel Cioran‘ın henüz ülkemizde çevirisi olmayan Ecartelement (Drawn and Quartered) adlı kitabından bazı alıntılar çevirip bloğunda paylaşmış. Okumak isteyenler için buraya bırakıyorum. * Okur için bir şeyleri kolaylaştırmaya asla uğraşmayın. Girdiğiniz bu zahmet için size asla minnettar olmayacaktır. Okurun sevdiği şey, anlamak değildir; yerinde saymayı, sıkışıp kalmayı, cezalandırılmayı ister okur. Bundandır bazı müphem yazarların saygınlığı; bundandır karmaşanın daimi cazibesi. * Belki de taslaklarımızın ilk hallerini yayımlamalıyız, henüz kendimizin ne demeye çalıştığını anlamadan önceki halini. * Filozoflar profesörler için yazar; düşünürler ise, yazarlar için. * Yalnızca bitirilmemiş -bitirilemez olduğu için bitirilmemiş- işler bizleri sanatın özü hakkında konuşmaya teşvik eder. * Mistik dile çevrilemeyen şey, yaşanmaya da değmez. * Bir kitap, eski yaraları deşmelidir, hatta yenilerini açmalıdır. Bir kitap, "tehlike" olmalıdır. * "Bilim"den önce doğup da ilk felaketten ölme ayrıcalığına sahip olanlar ne de şanslı kimselerdir! * Dostluk, hakikatle uyumsuzdur, sadece düşmanla kurulan sessiz diyalog yararlıdır. * Seksenlik bir adam, gizli kalmak şartıyla, hayatında ilk defa intihar girişiminde bulunmanın çekiciliğini deneyimlediğini itiraf ediyor. Nedir tüm bu gizemli hava? Böylesi haklı bir arzuyu deneyimlemek için çok uzun süre beklemenin getirdiği utanç mı, yoksa tam tersi, canavarlık olarak gördüğü şeyin getirdiği korku mu? * İnsan, anlatmak istediği bir şey olduğu için değil, bir şeyler anlatmak istediği için yazar. * Acı nedir? İsteksizce solan bir histir, tutkulu bir histir. * Var olmak, intihaldir. * Tüm dini duygulardan arınmış bir dünyada yaşamak istemezdim. Kastettiğim iman değil, herhangi bir inançtan bağımsız, sizi tanrıya yansıtan, hatta bazen tanrının üstüne çıkaran o içsel titreşimdir. * Yalnızca uzandığımda ve ne konusu ne sonu olan bir sorgulayış ile baş başa kaldığımda kendimi etkili, yetkin ve olumlu bir şeyler yapıyormuşum gibi hissediyorum. * Hakiki ahlaki zarafet, kişinin kendi zaferlerini mağlubiyet olarak göstermesi sanatında yatar. * Sonsuzluk: Merak ediyorum da, aklımı kaçırmadan, bu sözcüğü bu kadar çok nasıl kullanabildim. * Ölüm, nasıl bir utanç böyle! Aniden bir "nesne"ye dönüşmek... * Birisinden nefret etmek, onun olduğu kişiden başka birisi olmasını istemektir. T., dünyada en çok sevdiği kişi olduğumu yazmıştı bana. Ama aynı zamanda takıntılarımdan vazgeçmem gerektiğini, izlediğim yolu değiştirmemi, farklı olmamı, olduğum kişi olmayı bırakmamı söylüyordu. Yani denebilir ki, varlığımı reddediyordu. * Ütopyalardan bahseden biri, başka bir jeolojik çağda yaşamış bir sürüngenden daha yabancıdır bana. * "Yıkım" kelimesinin gücünü yitirdiğini hissetmeye başladığım zaman, yaşlandığımın farkına vardım, artık bu kelime bana saldırgan bir yakarışın bolluk ve zaferinin heyecanını vermiyordu. * Birisine kitap yollamak, soygun yapmak, bir eve zorla girmektir. Sizin fikirleriniz için kafa yorması için kişiyi kendinden ayrılmaya zorlayarak, kişinin sahip olduğu en kutsal şeyi, yalnızlığını ayaklar altına almaktır. * Var olmak, köşeye sıkışmaktır. * Biri bir şeyi anladığında, en iyisi oracıkta ölüvermesidir. Anlaşılan nedir peki? Gerçekten kavradığımı şey, hiçbir biçimde ifade edilemez veya bir başkasına aktarılamaz; hatta kendimize bile aktarılamaz, bundandır ki, kendi sırrımızın gerçek doğasını anlamaksızın ölürüz. * Ümitsiz vakalar, başarı umudu taşımayan kimseler her daim ilgimi çekmiştir; budalalıklarını neredeyse onlar kadar bundan acı duyuncaya dek benimsemişimdir.  * Müthiş bir biçimde sürekli sizinle olan keyifsizlik yüzünden acı çekmek ve kimseyi bunun gerçekliği konusunda ikna etmeyi başaramamak. Yine de şöyle bir düşününce, gayet adil geliyor bu: Kimse bir dostlukta sonuçlarına katlanmaksızın gevezelik ve çevreye neşe saçan biri olma yeteneğini kullanamaz. Sonrasındaysa, nasıl olur da başkalarını neşeli bir şehit olduğuna ikna edebilir ki zaten? * Sadece arzularınızdan değil, arzu edebileceklerinizden bile bıkıp usanmak. Doğrusu, tüm olası arzulardan bıkmak. * Başarılar, rütbeler ve geri kalan tüm o diğer şeyler, sadece bunu deneyimlemiş olan kişi sonunun çok fena olacağını hissetmişse bağışlanabilirdir. Böylece kişi, o an geldiğinde, çöküşü tamamlandığında, onları sırf eğlenmek uğruna kabul etmiş olacaktır. * Gerçek bir yazar varlıklar, şeyler, olaylar hakkında yazar; yazmak üzerine yazmaz; kelimeleri kullanır ama onlarla oyalanmaz, onları tekrarlayan düşüncelerinin bir nesnesi haline getirmez. Kelime analizcisi olmak dışında bir şey olur. Dilin teşhisini yapmak, söyleyecek bir şeyi olmayan, kendilerini deyişlerle sınırlayanların hevesidir. * Laos gibi bazı Asya ülkelerinde ciddi bir hastalığı atlatmış olan kişi ismini değiştirir. Bu geleneğin kökeninde biz vizyon yatmaktadır! Aslına bakılırsa başımıza gelen önemli bir deneyimin ardından bizler de ismimizi değiştirmeliyiz. * Bir çiçek yalnızca solduğunda çiçek olmayı tamamlar, der Japonlar. Aynısını medeniyet için de söylemek mümkündür. * Tüm toplumların temelinde aynı şey yatar: İtaat ediyor olma gururu. Bu gurur artık var olmadığında, toplum da çöker. * Ümit ediyor oluşu tedavi edilmedikçe, insan köledir ve öyle kalacaktır. * Mücadelem dünyaya karşı değil, daha büyük bir güce karşı, dünyadan bezginliğime karşı. * Kaderimi suçlamaktan asla vazgeçmedim, aksi halde onunla nasıl yüzleşebilirdim? Kaderimi suçlamak, kendimi ona uyumlu kılacak ve ona dayanmamı sağlayacak tek ümidimdi. * Sağlıklı olmak, duyarsız olmaktır, hatta gerçek dışı olmaktır. Acı çekmeyi durdurduğumuz an, var olmayı durdururuz. * Kasvetli olmayan her şey kabadır. * Yazdıkların, ne olduğuna dair tamamlanmamış bir imge sunar sadece, çünkü kelimeler yalnızca benliğinin en yüksek veya en alçak noktasında belli belirsiz ortaya çıkar ve hayat bulur. * Yalnızca derin düşünürler saçmalık hissinden dolayı acı duymazlar. * Başka bir dünya yok. Bu bile yok. Öyleyse, ne var? Her iki dünyanın da açıkça var olmayışının bizde uyandırdığı içsel bir gülümseme var. * Acı çekmemiş olan biri bir varlık değildir, olsa olsa bir yaratıktır. * Her şeyle aram iyi olduğunda, hatta tanrıyla ve kendimle bile, hiç zaman kaybetmeden, güzel bir günde bile olsak, güneşin birkaç milyar yıl içinde patlayacağını düşünüp kendime eziyet ederek buna tepki gösteren biriyim. * Her şey, hiçtir; buna hiçlik bilinci de dahil. * Son arzumu da gerçekleştirdiğim anın hayalini kurmaya çalışıyorum. * Bir bedenin kaderinden daha gizemli bir şey yoktur. * Yaşlılık, en nihayetinde, yaşamış olmanın cezasıdır. * Umut, hezeyanın olağan şeklidir. * Bu mezarlar yığınına baktığımda, insanların ölümden başka endişeleri yokmuş gibi görünüyor. * İnsan, kabul edilemezdir. - o - Dipnot: Emil Michel Cioran sevdam çok meşhurdur, onun karamsarlığında, kendisinin de iddia ettiği gibi, müthiş bir güç ve ilginçtir ki neşe bulurum. Kaç zamandır bir şekilde elimde gezip dolaşan "Ecartelement" (Drawn and Quartered) adlı kitabı vardı. Türkçe bu terime bir karşılık bulmak güç, ama temsil ettiği şey, büyük bir acı ve işkence ile bir suçlunun toplum önünde parçalara ayrılarak idam edilmesidir diyebiliriz sanırım. Elbette ki kitabı okurken, diğer kitaplarda olduğu gibi, altını çizdiğim yerler oldu, hatta bu yerler çoğaldıkça çoğaldı. Bildiğim kadarıyla kitabın Türkçe çevirisi de yoktu ve ben de madem öyle dedim kendi kendime, şu satırlardan bazılarını çevirip bloga koyayım da benim gibi Cioran sevenlere bir faydam dokunmuş olsun -ve de aslına bakılırsa biraz da zaman geçmiş olsun- dedim. Cioran ile ilgili blogdaki diğer kayıtlara şuradan ulaşabilirsiniz. İyi kalın, diyelim ki kalamadınız, bari canınızı sıkmayın. Blog; birnevidipnot.blogspot.com/2018/11/emil-mi...
··
88 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Lilith okurunun profil resmi
Çok incesiniz, çok teşekkür ederiz ^^
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.