Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Karacaahmet
Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet! Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet! Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde; Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde? Mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta; Mezar, mezar, varlığa yol veren geçit, yokta... Onda sırların sırrı: Bulmak için kaybetmek. Parmakların saydığı ne varsa hep tüketmek. Varmak o iklime ki, uğramaz ihtiyarlık; Ebedi gençliğin taht kurduğu yer, mezarlık. Ebedi gençlik olum, desem kimse inanmaz; Taş ihtiyarlar, servi çürür, olum yıpranmaz. Karacaahmet bana neler söylüyor, neler! Diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler, Zaman deli gömleği, onu yırtan da olum; Ölümde yekpare an, ne kesiklik, ne bolum... Hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep; Bu mu dersin, taslarda donmuş sukuta sebep? Kavuklu, başörtülü, fesli, basacak taşlar; Taslara yaslanmış da küflü kemikten başlar, Kum dolu gözleriyle süzüyor insanları; Süzüyor, sahi diye toprağa basanları. Onlar ki, her nefeste habersiz öldüğünden, Gülüp oynamaktalar, gelir gibi düğünden. Onlar ki, sıfırlarda rakamları bulmuşlar, Fikirden kurtularak, ölümden kurtulmuşlar. Söyle Karacaahmet, bu ne acıklı talih! Taslarına kapanmış, ağlıyor koca tarih! 1969
Sayfa 170 - Büyük Doğu 67. Baskı 2009Kitabı okudu
··
1 görüntüleme
Salih okurunun profil resmi
Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet! Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.