Göz attığım metin de o sıradaki güncel sorunların açısından pek ilgimi çekmemişti. Sıkıntıyla gözlerimi öteki arkadaşlara çevirdim: İtalyan Profesör Umberto Eco, elindeki Latince metne dalmış gözüküyordu. Etrafında olup bitenlerin farkında bile değildi. Orhan Pamuk'a baktım: Hayret. O da, dünyayı unutmuş bir halde, adeta elindeki Osmanlıca metnin içine düşmüştü.(Her iki yazarın da ne büyük keşifler yaptığını, ben de bütün dünya ile birlikte, çok sonra, aradan yıllar geçtikten sonra, 1980'li yıllarda <<Gülün Adı>> ve <<Beyaz Kale>> yayımlanınca öğrenecektim.)