Her şeyden uzakta kurulmuş, hüzünlü ve karanlığın ortasında yolunu kaybetmiş son rüya olan bu şehirde, gün batarken, hıçkırıklar usulca yükselirken, tuhaf bir ufkun sınırlarında, ortaya çıkmayan, insani varlık değil de sadece varlık, mükemmelen varlık olan bir şey gibi, susinekleri ile batan güneşler arasında, can çekişen atomlarla, ölüme mahkûm türlerle, yaralı hastalıklarla birlikte, Anne, karanlık tohumların çırpındığı suların akıntısına karşı yüzüyordu.