Kendisini bu kadar duygulandıran da galiba bir dert ortağının olmayışı, hatta derdini işitecek bir yabancının bulunmayışı idi. Bunu keşfettikten sonra tekrar kitaba daldı:
'Gönlüm dolu âh u zâr kaldı...'
Bir gönülün âh u zâr ile dolmasının ne demek olduğunu gönlü rahat olanlar anlayamazdı.