Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

72 syf.
10/10 puan verdi
Çiçekli Şiirlerinde Ölmekteyim Madak
'Yaklaşık 10 sene evvel' -Anneanne, bu basma çiçekli perdelerini hiç atma olur mu? Bana sakla. "Ne yapacacaksın kızım bu perdeleri, çok eskidiler baksana.. Deden tee düğün zamanı almıştı bunları bana. İlk kendisi asmıştı bu pencerelere. Gelin kızlık perdelerimdi yani, o gidince değiştiremedim kaldılar öylece. Modası geçmiş diyorlar, doğru mu?" -İlerde kendi evim olduğunda en güzel odamın penceresine asıp önünde çiçekli şiirler okuyacağım. Doğru, pek kalmadı bunlardan, o yüzden bana saklamanı istiyorum senden.. "Çiçekli şiirler de neymiş? Kara damat baban anneni alana kadar gelip gidip pencerenin önünde yanık yanık bir şeyler söylenip dururdu dayın onu yakalayana kadar. Öyle bir şey mi?" -Belki de öyledir anneanne, okuyayım mı sana? (Oku demesini beklemeden) "Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım Bilmiyorsunuz. Darmadağın gövdemi Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum. Karanlıkta oturuyorum. Işıkları yakmıyorum. Çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor Acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum. Bir bıçağın gereksiz yere parlaması bu. Yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum. Bir yağsam pahalıya malolacağım. .... " Dağılmamıştı o zamanlar o gövdem; yaklaşık 14-15 yaşlarında ve lise yıllarımın başlarındaydım. Dışarıdan bakıldığında az çok sağlam bir insandım. Yalnızca okudukça canımı yakan bir şeyler vardı, en derinimde hissettiğim, okudukça yaşadığım, yaşadıkça o acıya alıştığım... Evet gerçekten öyle çok okumuştum ki elimde yıpranan, paramparça olan o kitabı, her bir cümlesi ezberimde olmasına rağmen her okuyuşumda ayrı bir cümlenin altını çizip ayrı bir dizeye ağlamaktan kitabım gözyaşı, sayfanın arkasına işlemiş kalem izleri ve Didem'e söylemek istediklerimi yazdığım notlarla dolmuş, okunmaz hâle gelmişti. Ahh, bir an söylemeyi unuttum hangi kitap olduğunu; Pulbiber Mahallesi. Metis yayınlarının Mart 2007 basımlı kitabı, bu hayatta sahip olduğum en değerli eşyalardan birisi. Yıllarca okudum bu kitabı, ilk kez okuyor, ilk kez anlıyormuşum gibi; okudukça anlattım, anlattıkça ağladım; ağladıkça ağlattım. Neydi beni bu kadar derinden etkileyen? Yarası yarasına denk gelmedikçe anlar mıydı insan bir ötekinin hâlini? Pek tabii anlamazdı ama ben anlamıştım; yarası yarama denk gelmedi çünkü, yaramı delip geçmişti resmen... Yara dedim de aklıma geldi, iliştireyim hemen şuracığa şu dizeleri: "Bazı yaralar yararlıdır buna inan Bazı yaraların ortasından küçücük bir el Sanki geçmişine çiçek uzatır Bazı yaralardan sızan kanla Tüm geleceğin yıkanır..." Ama bizim yaramız yararlı olan cinsten değildi pek, geleceğimiz falan da yıkanmadı. Aksine, yıkamaya kıyamadığımız koklamaktan kokusu kaybolmuş bir avuç eşya, bir çift terlik ve yavaş yavaş hatırlardan da kaybolmaya başlayan anılar yığını kaldı geriye ve en canımı yakanı da o unutulmuş ses tonu... "Kimi gün öylesine yalnızdım Derdimi annemin fotoğrafına anlattım. Annem Ki beyaz bir kadındır. Ölüsünü şiirle yıkadım. Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım. Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Acının ortasında acısız olmayı." Diyordu 'Siz Aşktan N'anlarsınız Bayım!' şiirinde. Ve gün geldi ben de tıpkı onun gibi şunu söyledim: "Artık bütün üzgün oluşlarımın adı: Anne!" Beni bu kadar iyi anlatan başka bir dizeye denk gelmedim ki daha evvel, nasıl sahiplenmeyeyim böylesine? Sahiplendim işte, bir anne gibi, bir evlat gibi, Füsun gibi... Kim mi bu Füsun? Hem annesi, hem kızı... Didem annesi Füsun'u genç yaşta kaybetti, Füsun annesi Didem'i 41 yaşında kanserden kaybetti. Şöyle diyordu veda etmeden önceki son şiirinde: "Füsunun yeşil ela gözleri var Ve pembe plastik fincanı ile kahve getirişi var Ve bana anne deyişi var Benim pembe fincandan pembe kahve içişim var Bu kahveleri seviyorum ahbap İçimi pembe bulutlar kaplıyor Şekerli ve tatlı bir biçimde havalanıyorum." Böylesine pembe, tatlı, şirin bir hayattan bahsettikten sonra şöyle devam ediyor: "Sonra ağrılar, sonra hastaneler ve sonra doktorlar... Şeker donup yapışıp kalıyor bir kağıda Acı bazen öyle yoğun, çok yoğun Patlak gözlü bir kurbağa tarifsiz çirkin ve kel." Şu hayatta yalnızca daha 2 kitabı, rutubetli bir bodrum kat dairesi ve bir kızı varken kanser ondan her şeyini almaya kalkıyor. Acının her hâlini yaşarken çok sevdiği saçlarından oluyor, kendini tarifsiz, çirkin ve kel olarak tanımlıyor. Saçlarına değiniyor yine son şiirinde, ve bir de vakti zamanında saçlarının değerini bilmeyenlere... "Bana bazı şarkılar lazım ahbap hafif şarkılar, acı olmayan şarkılar çok şarkıya ihtiyacım var Tutam tutam saçlarımı savuracak şarkılar Saçlarımla ne yapacağını bilemeyenler Bir gün onları kaybederler Böyle bir şey yani ahbap Çok acıyor. Saçlar zaman zaman." İşte böyle baylar! Sevdiğiniz kadınların saçlarının tek bir telinin bile değerini bilin, saçlar da acır zaman zaman... Siz hissetmezsiniz. Bir kaç yıl evveldi, yeni bir eve taşınacağım. Israrla bodrum kat istiyordum, kot1 diyorlar adına. Eh tabi o katta kalmak isteyecek ev arkadaşı bulmak da çok güç. Öğrenciyim, tek başıma da çıkamıyorum derken biriyle tanıştım. Çok az tanıdım kızı, ev arkadaşı aradığımı ancak bodrum katta istediğimi söyledim. Çok güldü. Saçma buldu ve ısrarımı anlayamadı. Ona Didem'i anlattım, kendimi onda bulduğumu, kısa bir süre onun gibi yaşamak istediğimi, ilerleyen zamanlarda isterse başka bir eve çıkabileceğimizi.. Ona bir kaç şiirini okudum: "Ben bir bodrum kat kızıyım bayım Yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum Bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum Fakat korkuyorum. ..." Aradan bir ay bile geçmedi; bir eve çıkmış, anneannemin çiçekli perdesinin önünde her akşam onun mısralarını okuyor, tahlil ediyor, onu anlıyorduk. Az da ağlamadık birlikte. Bilmiyordum başta, oysa onu da bıçak gibi delmiş geçmiş şiirleri. İki ay kadar o evde kaldıktan sonra değiştirdik yerimizi, bodrum kat prensesimin çiçekli şiirlerini yalnızca okumadım, yaşadım resmen orada... Aradan yıllar geçti, yollar geçti, insanlar geçti... Ama bir şiirler değişmedi bir de benim hissiyatlarım.. Okumaya doyamadığım, kısa ama benim için gelmiş geçmiş bütün şiir kitaplarına bedel 3 ayrı kitap... Bunca zaman inceleme yazmadıysam da cesaret edemediğimden.. Ona olan sevgimi yansıtamayacağımdan korktuğumdan, ki o kadar şey yazdım yine anlatamadım, günlerce yazsam yine anlatamam... Ve bu yazdıklarım tek bir kitabına değil 3 eserine birden ve hatta Madak'a ithafendir. 3 kitabından da alıntılara yer verdim. Tek bir kitap ismi yazma hakkımız olduğu için bunu işaretledim. Anlatmak isteyip anlatmadığım onlarca şey var, ilerleyen zamanlarda belki diğer kitaplarına olan incelemelerimde de onlardan bahsederim. Şimdilik şu dizelerle sonlandırıyorum, selametle kalın. "İki sigaram kaldı bu gece için Yüzyıl yetecek çocukluğum, İki muhabbet kuşum, Biraz da ateşim var. Dua ediyorum ateşe Vazgeçsin diye beni yakmaktan bu gece Dünyanın bütün sabahları için iki bilet al maviş anne Aman umutsuz bir yer olmasın!"
Grapon Kâğıtları
Grapon KâğıtlarıDidem Madak · Metis Yayıncılık · 201214,1bin okunma
··
944 görüntüleme
Osman Y. okurunun profil resmi
Büyük şairlerin hep erkek olacağı tabusunu yıkan kadın. Didem ablayı görsem ona şöyle derdim, Siz dertli erkeklerin halinden de anlarsınız ablacım.
Büşra T. okurunun profil resmi
Şiire ilk başladığım yıllarda daha doğru düzgün hiç bir erkek şairi tanımadan Didem Madak'ı tanıdım, şiiri ilk ve en çok onunla sevdim. Bu sebeptendir ki bugün bile hâlâ bunun etkisinden çıkabilmiş değilim ve kadın şairlerin erkek şairlerden daha güçlü hissiyatlarla yazmış olduklarına inanırım. Misal; Nilgün Marmara, Gülten Akın, Sylvia Plath, Birhan Keskin ve daha niceleri... Ve son cümlenize de fazlasıyla katılıyorum, dertli erkeklerin, kavanozdaki vişne reçelinin, yaldızlı çokomel kağıtlarının, kitap arasında kurutulmuş bir çınar yaprağının, duvardan akan bir rutubet damlasının ve bizim dikkatimizi bile çekmeyen daha bir çok şeyin halinden anlar o hem de büyük bir derinlikle.
Bu yorum görüntülenemiyor
AYŞE okurunun profil resmi
Yüreğinize sağlık...
Büşra T. okurunun profil resmi
Okumaya ayırdığınız vaktinize sağlık..
Monoton okurunun profil resmi
Durumumuz yoktu, okuyamadım. Şaka bir yana çok içten bir incelemeydi.
16 öğeden 11 ile 16 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.