Necip Fazıl, kendi ifadesiyle: "Tam otuz yaşındaydım..."
Tanrıkulu (Abdülhakim Arvasi), kendi ifadesiyle: " - Yaşımı merak ediyorsun, değil mi? Yetmiş dört yaşındayım."
Böyle başlamış tanışmaları..
Yüzümü Necip Fazıl'a dönüyorum; Bu şahsiyetle tanıştıktan sonra, eğer kafatasın, içindeki beyin malzemesiyle birlikte çatlayıp yere dökülmediyse, bil ki seni Allah korumuştur. Nasıl şükredebilmişsindir?! Ben okurken fare deliği aradım... Bu nasıl bir deha, nasıl bir donanım, nasıl bir zeka?!! Sen "Otuzundan öncesini çöpe attım" diyorsun, yok'a attım, savruldu, hiç oldu gitti desene ya!..
Tanrıkulu, sizi yeniden keşfettim. Sizin okumadığınız kitap kalmış mı acaba? Bilgi sahibi olmadığınız alan var mı acaba? Alim, evliya, mutasavvıf kişiliğinzi biliyordum ama edebiyat bilginizin bu derecede olduğunu hayal bile edemezdim. Talebene talebe olamayız.
"O ve Ben"i okuyanlar bu kitabı da ihmal etmeyiniz. Necip Fazıl'ı anlamakta çok faydalı olacaktır. Ayrıca, Abdülhakim Arvasi'den edebiyatımızın tenkidi kısa özetinin altı mektup halinde okuyabileceksiniz. Henüz bu konuda yabancı olduğum için bana fazla söz hakkı düşmüyor. Sadece şunu belirtmek isterim ki, tenkidin yapıldığı "hiyerarşik pozisyon"a dikkat etmemiz çok önemlidir; Eleştiri, Everest'in mi yoksa Erciyes'in mi tepesinden yapılıyordur?
Bu ve "O ve Ben", hatta tüm şiir ve tiyatro eserleri topyekün değerlendirilmek istenirse, hocası yani Abdülhakim Arvasi asla gözardı edilemez. Bu durum bizi birbaşa, peygamber efendimize kadar uzanan "altın halka"ya temasa götürür. Bu yüzden eleştiri biz tarafından yapıldığında, NFK " tehlikeli" zonadır, "ateş" çemberidir. Yakabiliriz kendimizi. Dilimi uygun bir ölçüye ayarlamaya çalışıyorum..