Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Dünürümün Donörü - Aralık Ayı Hikaye Yazma Etkinliği
Dünürümün donörüyle dürüm yemek için hastaneden çıktık. Eylül gözdeydi, makbuldü, sevilendi. İklimi de bu sevgiye karşılık yumuşak geçerdi çoğunluk. Ancak kimse ekim için şiirler yazmazdı, ekimin geldiğine sevinmezdi, ekim sahipsizdi. O da bu ilgisizlikten ve sevgi yoksunluğundan doğan hoyratlığıyla karşılık verirdi insana. Daha haşin, daha acımasızdı. Ağaçların dalından kopardığı yapraklar bize çarpa çarpa yere yığıldılar. Ben de ekim gibiydim, o yüzden severdim ekimi. Karımsa eylül gibiydi, yani eski karım. O yüzden onu seven çok kişi olmuştu. O da karşılıksız bırakamadı bu sevgileri. Ondaki bu aşk-ı memnu haller, bizim aşkımızı pek memnun etmedi haliyle. Bir eylül akşamı nikah memurunun güzel tınılı Türkçesiyle başlayan karı-kocalık halimiz, bir ekim sabahı katı ve kati bir tokmak sesiyle nihayetlendi. Neyse, bunlar eski mesele. Çok yürümedik. Hepi topu yüz adım attık atmadık, kendimizi bir dürümcünün önünde bulduk. Kırklı yaşların ortasındaydı dünürümün donörü. Kırk olmak için fazla yaşlı, elli olmak için fazla genç. Cildi, hareketlerindeki çeviklik ve gülümsemesi genel olarak sağlıklı olduğunu gösteriyordu. Aksi takdirde zaten nasıl donör olsundu dünürüme. Hastane koridorunda laflarken izlediği bir filmden hareketle bu işe atıldığını anlatmıştı. Bir anda gaza gelenlerden miydi yoksa bir anda karar verenlerden miydi o kısmını henüz anlayamadım. Şu an donör olmayı tekrar düşünmesi istense vazgeçermiş gibi geldi bana. Bu düşünceli halinin başka sebebi de olabilirdi tabii. Sonuçta burası dünya, bin bir derdi var insanın. “Ne alırdınız?” diye soran garsona menü cevabını verdim. Cam kenarındaydık, yapraklar hâlâ bir o yana bir bu yana uçuşuyordu. “Buyurun.” sesine döndüğümde masanın üstünde menüleri gördüm. Dünürümün donörü menüyü kapattığında yüzündeki memnuniyetsizliği okumak için alim olmak gerekmiyordu. "Alim Bey, size bir şey itiraf etmem lazım." Dünürümün adına endişelenmiştim. Edilmesi lazım gelen itiraflar hüsrana gebedir. Müzeyyen’den öğrenmiştim. Cümlenin devamı hızlı geldi: "Ben aslında vejetaryenim, siz dürüm derken o kadar istekliydiniz ki belki salata falan vardır diye geldim ancak..." devamını duymadım, dinleyemedim. Henüz bugün tanıştığım bir kadın, benim basit bir şeye karşı istekli oluşumu görüp kendi kırmızı çizgilerini hiçe saymıştı. Bu, Müzeyyen'in, sevgisi herkese bol bana kıt olan eski karımın, on beş yılda hiç yapmadığı bir şeydi. İstemsizce gözüm, Ayşe Hanım'ın sol yüzük parmağına kaydı. Parmak boştu ancak orada uzun zaman bir yüzüğün takılı kaldığını anlatan bir iz, bir beyazlık vardı. "Oğlum Alim," dedim "yanlış sulardasın, dede olacak yaşa ermişken böyle bir macera yersiz değil mi?" Garsona seslenmeden hızlıca dürümcüden ayrıldık. Utancı, ihaneti, aldatılmayı kaldırabilirdim; kaldırdım da ancak mahcubiyet benim taşıyamayacağım bir şeydi. Ekimin hışmına uğrayan yaprakların refakatinde caddede yürümeye başladık. İnsanlar yaşlandıkça çocuklaşır derler, haklılar. Birkaç dakika önce derinlerimi yoklayan bu izdivaç ihtimali beni arsız bir çocuk haline getirdi. "Alim Bey daldınız." Evet, daldım. Daldırdın beni. Yüzme bilmeyen insanları nasıl ansızın sokarlarsa suyun içine, öyle daldım. Bilmem yüzmeyi öğrenebilir miyim bir kadının ruhunda şimdi. "Ayşe Hanım..." lanet bir an. Olmalı mı, olmamalı mı? Yoksa hiç değişmemeli mi? Ne denir, ne söylenir. Yav dünür! Sen de ne menem bir donör bulmuşsun ya hu? Kendini kurtarırken beni yakman reva mı? Her işin bir alem be mübarek! "Alim Bey, lafınızı unutmayın hemen geliyorum." dedi cam kapısında "açık" tabelası asılı olan kuyumcuya girerken. Bu bir işaret miydi? Ben hayatıma yeni bir rota çizmeli miyim derdindeyken, onun, Ayşe Hanım'ın kuyumcuya girmesi... Hem de kocaman "açık" yazarken kapıda. Kuyumcu, açık, kapı... Hemen geliyorum dedi ve hemen geldi. "Alyansımı parlatmak istiyordum ne zamandır. Hazır hastaneye gelirken onu da aradan çıkarayım demiştim." Sonra bir yaprak daha çarptı bana, sonra ben de yaprak oldum, uçuverdim, kayboldum caddede. Ayşe Hanım'ın şaşkın bakışları arkamda kaldı.
··
12 görüntüleme
Erhan okurunun profil resmi
Elinize sağlık, galiba ben bu empatiyle ilgili hikayeleri çözemiyorum fazla. Söylediğiniz gibi tek bir cümleden hikaye oluşturmuşsunuz. Güzel de olmuş. Benim yaptığım gibi bazı şeylerde çok oyalanmışsınız galiba. Ama mesela donörün kadın olduğunu ortalara kadar saklamışsınız, belki de sürpriz etkisi için. İsimden mecburen Dublörün Dilemnası geliyor akla. Zevkli bir öykü - teşekkürler katkınız için
Hüseyin T. okurunun profil resmi
Eylül/ekim çatışması hiç olmasa da olurdu misal ama çıkarmak istemedim. Dünürlerin ve donörün kimliği aslında başlangıçta belli değildi, sonradan o şekilde kimlik kazandılar. Hikaye bitince, ismi konunca benim de aklıma direkt Dublörün Dilemması geldi, teşekkür ederim hem etkinliğin sürekliliği hem de yorum için.
Rahime okurunun profil resmi
Ama ben sizden absürt bir hikaye bekliyordum, siz hafif romantik-komedi türünde yazmışsınız. :) Güzel olmuş, başlık da baya orijinal. :) elinize sağlık.
Hüseyin T. okurunun profil resmi
Yine beklentileri karşılayamadım. :D Elimde aslında hayli absürt bir giriş cümlesi vardı ama olaylar bu şekilde seyretti, teşekkür ederim. Fırsat buldukça diğer öyküleri okuyacağım ben de. :)
2 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.