Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

İsmail Hakki Bursevi - Ruhul Beyan - Lokman Suresi 6-9 Ayetler
6. İnsanlardan öyleleri var ki, herhangi bir ilmî delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra onunla alay etmek için boş lâfı satın alır. İşte onlar için küçük düşürücü bir azap vardır. 7. Ona âyetlerimiz okunduğu zaman, sanki bunları işitmemiş, sanki kulaklarında ağırlık varmış gibi büyüklük taslayarak yüz çevirir. Sen de ona acıklı bir azabın müjdesini ver. 8-9. Kuşkusuz iman edip de iyi amel yapanlar için, içinde ebedî kalacakları nimet cennetleri vardır. Bu, Allah'ın bir vaadidir ve gerçektir. O, azizdir, hikmet sahibidir. (6. AYET) «insanlardan öyleleri var ki, herhangi bir ilmî delile dayanmadan» insanları «Allah yolundan» yani, O na ulaştıran hak dininden «saptırmak» ve alıkoymak, ya da sahte kitaplar sayesinde Hak'a erdiren Kitab'ını okumalarına mani olmak ki, başkasını saptıran aynı zamanda kendisi de sapmış olur.- «Ve sonra onunla alay etmek için boş lâfı satın alır.» Onu tercih eder. O, satın aldığı ve tercih ettiği şeyi, ya da ticareti bilmemektedir. Çünkü boş sözü, Kur'ân okumaya tercih etmiştir. "LEHVU'L-HADÎS": Aslı olmayan sözler, boş efsaneler, komik lâflar ve anlamsız konuşmalar gibi insanı oyalayan ve işinden alıkoyan şeylerdir. "Hadîs" ise, az ya da çok söz için kullanılır. Çünkü söz, azar azar oluşur. Ebû Osman (r.a.) şöyle demiştir: "Allah'ın kitabından, Rasûlüllah'ın sözünden veya sâlih kulların davranışından başka her söz "LEHV" dir. Yani boş ve anlamsızdır." Çoğu müfessirlere göre bu âyet, Nadr ibnü'l-Hâris hakkında inmiştir. Bu müşrik Bedir savaşının nihayetinde Müslümanlar tarafından öldürülmüştür. Rivayet edilmiştir ki Nadr İbnü'l-Hâris, ticaret için İran'a gitmiş, KELİLE VE DİMNE hikâyelerini, RÜSTEM ve İSFENDİYAR'la ilgili haberlerle İran hükümdarlarına ait sözleri alıp getirerek Kureyş halkına toplantılarda anlatmaya başlamış ve şöyle demiştir: "Muhammed size Âd ve Semûd'la ilgili haberleri anlatıyor; ben de size Rüstem ve İsfendiyar'ın haberlerini anlatıyorum," Kureyş halkı da onun bu sözünden hoşlanarak Kur'ân dinlemeyi terk ediyordu. Bu yüzden âyetteki "SATIN ALMA" gerçek anlamda meydana gelmiş olmaktadır. Çünkü Nadr, malı karşılığında, içinde boş söz ve bâtıl ifadeler bulunan kitapları satın almıştır. «İşte onlar için» yani boş sözü satın alıp insanları saptıranlar için, bâtılı hakka tercih etmekle hakkı küçümsediklerinden dolayı «küçük düşürücü bir azap vardır.» (7.AYET) «Ona,» yani, sözü edilen satın alma işi ile uğraşana -ki bu ifade, âyetin Nadr Ibnü'l-Haris hakkında indiğini göstermektedir.- «Ayetlerimiz», yani Kitabımız'ın âyetleri «okunduğu zaman, sanki bunları işitmemiş,» ki bunun durumu, işittiği halde o âyetleri işitmeyen kimsenin durumuna benzer. Bu mesajda, âyetleri işiten kimsenin yüz çevirmesinin ve büyüklük taslamasının tasavvur edilmediğine işaret edilmektedir. Çünkü bu âyetlerde, onlara yönelmeyi ve boyun eğmeyi gerektiren durumlar söz konusudur. «Sanki kulaklarında ağırlık varmış gibi» yani durumu, kulaklarında işitmeye engel bir ağırlık bulunan bir kimsenin durumuna benzer halde «büyüklük taslayarak» ve gönlünü itaat etmekten, kulak vermekten alıkoyarak o âyetlere Önem vermeksizin «yüz çevirir. Sen de ona acıklı bir azabın müjdesini ver.» Ona, aşırı derecede elem veren azabm mutlaka kendisine geleceğini bildir. Ayet-i kerimedeki müjdenin amacı, inkarcıları küçümsemektir. Allah Teâlâ, ardından müminlerin durumlarım şu ifadeyle dile getirmiştir: (8-9.AYETLER) «Kuşkusuz» âyetlerimize «iman edip de iyi amel yapanlar», o âyetlerin gereğini yerine getirenler «için,» imanlarına ve amellerine karşılık, ki iman, kalben tasdik etmek olup sağlamlaşması ise iyi amelle mümkündür. Bu nedenle Allah Teâlâ, bu iki unsuru bir araya getirerek cenneti, iman ve amele karşılık kılmıştır. «İçinde ebedî kalacakları nimet cennetleri vardır.» Denilmiştir ki, "NAÎM (NİMET) CENNETİ," 8 cennetten biridir. Sözü edilen 8 cennetin isimleri şöyledir: Dâru'l-Celâl, Dâru's-Selâm, Dâru'l-Karâr, Adn Cenneti, Me'vâ Cenneti, Huld Cenneti, Firdevs Cenneti ve Naîm Cenneti'dir. Nitekim Vehb b. Münebbih İbn Abbas'tan bunu böyle rivayet etmiştir. «Bu, Allah'ın bir vaadidir ve gerçektir.» Yani Allah, nimet cennetlerini gerçek bir vaad olarak onlara vaadetmiştir. «O, azizdir,» hiç bir şey O'na galip gelemez ve dolayısıyla vaadini yerine getirmeye, ya da azabını tahakkuk ettirmeye kimse engel olamaz; «hikmet sahibidir.» Bu nedenle O, ancak hikmetin ve maslahatın gereğini yapar. MUSİKÎ İLE İLGİLİ HÜKÜMLER Bazı müfessirler, geçen âyetteki "Lehve'l-hadîs" den maksadın müzik olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu durumda âyetin anlamı, "şarkıcı kadını satın alan" demek olmaktadır. Bu nedenle İman Malik: "Bir kimse bir cariye satın alıp da şarkıcı olduğunu farkettiği zaman bu kusuru dolayısıyla onu geri verebilir," demiştir. Fıkıh kitaplarında şöyle denilmiştir: "Halka şarkı söyleyen bir erkek, günah işlemek üzere, insanların bir araya gelmesine sebep olduğundan şahitliği kabul edilmez. Çünkü bu gibi kimseler yalandan kaçınmaz. Fakat, yalnızlığı gidermek ve üzüntüyü yok etmek üzere kendi başına şarkı söyleyenin şahitliği kabul edilir. Bundan dolayı onun güvenilir olma özelliği yok olmaz." Öte yandan, halka olsun, olmasm şarkıcı bir kadının şahitliği kabul edilmez. Çünkü onun, sesini yükseltmesi haramdır. Hz. Peygamber, kadının sesli olarak şarkı söylemesini yasakladığı için böyle bir kadm adalet derecesinden düşer, şahitliği kabul edilmez. Hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: "Şarkıcı kadınlara şarkı öğretmek, onları satmak ve satın almak helâl değildir; onların bedeli de haramdır."(2) Yine Hz. Peygamber, köpeğin ücretini ve çalgı âleti yapmaktan elde edilen kazancı yasaklamıştır. (2) Hadisi Tabcranî, Beyhakî ve İbn Merdeveyh: "Şarkıcı kadınları satmayın, satın almayın ve onlara şarkı öğretmeyin. Onların ticaretinde hayır yoktur..." ifadesi ile tahric etmişlerdir. Bkz. ed-Dürrü'l-Mensûr, 5/159. Mekhûl ise şöyle demiştir: "Kim, şarkı söylemek ve dans yapmak üzere dansöz bir cariyeyi satın alarak yanında tutar ve ölünceye kadar bu işi sürdürürse o kişinin cenaze namazını kılmam. Nitekim Allah (c.c), "insanlardan öyleleri var ki..." (Lokman: 6) diye buyurmaktadır. Diğer taraftan bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kuşkusuz Allah, beni hidayet rehberi ve âlemlere rahmet olarak göndermiş ve bana, tanbur, ud ve ney gibi çalgı âletlerim, çengi ve cahiliye işlerini ortadan kaldırmayı emretmiştir. Rabbim, yüceliğine yemin ederek şöyle buyurmuştur: "Kullarımdan biri kasden içkiden bir yudum içerse kıyamet günü ona o kadar irin içiririm. Bu kul, ister bağışlanan, isterse azap gören olsun. Fakat Benden korkarak o yudumu terkederse kıyamet günü ona mukaddes havuzdan içiririm." Ve yine hadis-i şerifte Allah Rasûlü: "Çalgı âletlerini kırmak ve domuzları öldürmek (yani onları yasaklamak üzere gönderildim" buyurmuştur. Diğer taraftan İbn Kemal şöyle demiştir: "MEZÂMÎR" kelimesinden maksat, aslında boru vs. gibi kendisine üflenen âletlerin isimleri ise de genel olarak bütün müzik âletleridir. Hadis-i Şerifteki "kırma" ifadesi, gerçek anlamda değil, nehyi pekiştirmek içindir. Hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: "Kulaklarım şarkı-türkü ile dolduran kişiye kıyamet günü ruhanîlerin sesini dinlemek için müsaade verilmez." Bunun üzerine kendisine şöyle sorulmuştur: "Ey Allah'ın elçisi! Ruhanîler kimdir?" Allah Rasûlü şöyle cevap vermiştir: "Cennetliklerin okuyucularıdır." (3) Yani melekler, iri gözlü huriler ve diğerleri. (3) Hadisi Hakim, Ebû Musa'dan merfu olarak tahric etmiştir. Bkz. el-Fethu'l-Kebîr, 3/159. Müfessirler şöyle demişlerdir: "'El-VESÎT' isimli tefsirde geçtiği gibi âyetteki 'satın alma' sözcüğü genel olarak değiştirme ve tercih etme olarak yorumlanıyorsa da eğlence, oyun ve çalgı âletlerini Kur'ân'a tercih eden herkes, bu âyetin kapsamı içine girmektedir." "En-NİSÂB" isimli eserde müellif şöyle demiştir: "İslâm idaresi altında bulunan gayrı müslimlerin çalgı âletlerini alenen satmaları ve açıkça müzik çalmaları yasaklanır." Bil ki Kur an, sözlerin en doğrusu ve en tatlısı; onu dinlemek ve ona kulak vermek de Allah'tan rahmeti cezbeden unsurlardan olduğuna göre onu gü¬zel sesle okumak müstehabtır. Çünkü bu tarz okuyuş, kalbin yumuşamasına ve korkunun harekete geçmesine vesiledir. "FEÎHU'L-KARÎB" isimli eserde olduğu gibi, İmam-ı Azam da aynı görüştedir. Ancak gelişi güzel uzatma ile kıraat sınırını aşmamak lâzımdır. Şayet okuyucu yanlış okur; bir harf ilâve eder, ya da bir harf eksiltirse bu okuyuş haram olur. Bunun yanında tanbur, ud ve diğer çalgı âletlerini dinlemenin haram olması konusunda farklı bir görüş yoktur. Fakat bazı âlimler şöyle demişlerdir: "Oyun için olan çalgı âletlerinin haram oluşu, tıpkı içki ve zinanın haram oluşu gibi bizzat bu âletlerin kendisi değil, kullananlar için haramdır. Bu nedenle âlimler, gerek cihad için ve gerekse hac yolunda davulun çalınmasını bundan istisna etmişlerdir. Şayet davul, eğlence ve oyun için kullanılırsa haram olur. Eğlenceden uzak olunca haram olmaktan çıkar. AVÂRİFÜ'L-MEÂRİF isimli eserde müellif şöyle demiştir: "Def ve saza gelince, -her ne kadar Şâfiî mezhebinde bu ikisi hakkında bir tolerans var ise de- onları terketmek, ihtiyatla hareket etmek ve ihtilaflı şeylerden uzak durmak daha uygundur. Özellikle defin etrafında zil vs. olduğu zaman, "El-BÜSTÂN" isimli eserde geçtiği gibi ittifakla mekruh olur. İhtilâf ise sadece makam ve nağmelerle okunan şiiri dinleme konusundadır. Şayet şiir, kadınları dile getirme, insanın vücut hatları ve belli uvuzlarının özellikleri konusunda olursa, nefsi ve şehveti harekete geçirdiğinden dolayı dindar kesimin bu amaçla bir araya gelmesi doğru değildir. Hele bu şiir, eğlence ve müzikle uğraşanlarla fesatçıların cemiyetlerinin alışageldikleri şekilde şarkı söyleme metoduyla söylenirse hiç yakışmaz. Müzik, "El-EŞBÂH" isimler eserde felsefe, göz-boyacıhk, astroloji, falcılık vs. gibi haram kılınan ilimlere dahil edilmiştir.
Sayfa 348 - Damla Yayınevi, 6.ciltKitabı okuyor
·
71 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.