Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

435 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
"_ Bu roman içinde bir roman ve şimdiye kadar yazdığım en hüzünlü erotik hikaye olacak. _ Peki romanının başlığı ne olacak? _ Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği. _ Ama bu başlık daha önce de kullanıldı. _ Evet, tarafımdan! Ama o dönemde, yanlış başlık kullanmışım. Asıl şimdi yazdığım romana ait olmalıymış bu." Kitabın içinde Profesör Avenarius ile Milan Kundera arasında geçen bu konuşma, bu eserin ne kadar özel olduğunu anlatıyor diye düşünüyorum. Milan Kundera, Avenarius'u beklerken bu kitaba başlıyor ve iki yıl sonra Aralık 1988'de Avenarius ile konuşurken kitabı bitiriyor. "Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği" ve "Gülüşün ve Unutuşun Kitabı" ile birlikte üçlemeyi tamamlayan kitap olarak görülüyor bu kitap. Kundera'nın kendisine göre ise bunların üstünde bir kitap. Kundera'nın kitaplarında genel olarak farklı bölümler, farklı kişilerin hikayeleri baz alınarak anlatılır ve arada da hem felsefî, hem tarihi göndermeler yapılır. Ama bugüne kadar okuduğum hiçbir kitabında bu kadar geniş yelpazede, bu kadar yoğun yazdığını okumamıştım. Evet, söz gelimi "Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği"nde de olayları çok iyi özetler, kişileri birbirlerine müthiş bir şekilde bağlar ve ilişkiler bağlamında felsefî mesajlarını verir ama bu kitapta ne ilişkiler bağlamında kalmış, ne de sürekli tarihi atıflarda bulunmuştur. Diğer kitaplarda eksik olan 'hüzünlü anlatım' burada ortaya çıkmıştır. 'Hüzünlü anlatım' olmayınca Kundera cinsel anlatımlara gereğinden fazla giriyor ve okuma yer yer sıkıcı oluyor. Anlatımın bir diğer özelliği ise hikâye ile gerçek hayat arasındaki ilişki. Kitap baştan bir kurguya geçse de, Milan Kundera'nın kendisinin olaylara dahil olmasıyla birlikte sınırlar kalkıyor. Bu, belki de Kundera'nın kendi tercihi. Neden böyle bir anlatım seçtiğinin cevabı belki de şu satırlarda: "Bugün hâlâ roman yazacak kadar deli olan biri, bunların korunmasını güvence altına almak istiyorsa, eserlerini uyarlamalara hiçbir şekilde için vermeyecek, başka bir deyişle, anlatamayacakları biçimde yazmak zorundadır." Kundera'nın bunu başarmak için eserini uyarlama ihtimali olmayacak şekilde yazmayı tercih etmesi muhtemel. Kitabın yedi bölümü olsa da hepsi bir şekilde ana karakterlere ve birbirlerine bağlı. Milan Kundera dışında Goethe de kitabın önemli parçalarından biri. Kitabın içeriğine değinmek istemiyorum ama kitaba adını veren "Ölümsüzlük" bölümünden şu cümleyi alıntılamak isterim: "İnsanlar ölümsüzlük karşısında eşit değil. Bir adamın hatırasının, onu tanıyanların zihninde yer etmesi demek olan 'küçük ölümsüzlük'le, bir insanın onu tanımayanların zihnindeki hatırası demek olan 'büyük ölümsüzlük'ü birbirinden ayırmak gerek." Kundera'nın 'gerçek bir Avrupalı' olarak kıta kültürüne ilişkin görüşü de önemlidir: "Savaş ve kültür Avrupa'nın iki kutbudur, cennet ve cehennemi, zaferi ve utancıdır, onları birbirinden ayıramazsın. Birine bir şey olduğunda ötekine de olacaktır, birlikte yok olacaklardır. Elli yıldır Avrupa'da savaş olmaması, elli yıldır hiçbir Picasso'nun çıkmaması olgusuyla gizemli biçimde ilintilidir."
Ölümsüzlük
ÖlümsüzlükMilan Kundera · Can Yayınları · 2018530 okunma
··
316 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.