Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

360 syf.
8/10 puan verdi
·
9 günde okudu
İnsandaki maceracı ruh her zaman bir serüven arayışında olmuştur ve insanlık sürdükçe bu arayış içinde de olacaktır. Bu arayış insandan insana farklılık gösterebilir. Şöyle ki, her insanın hayata bakış açısı beraberinde kişiye özgü o hayatı yaşayış biçimini geliştirir. Bu yüzden bazı insanların yaşamları ilk başta bizlere garip ya da harika gelir. Kimi insan bize göre akademik manada çok daha çalışkan ve azimlidir, ona bakıp deriz ki, "bu kadar çok çalışmaktan hiç sıkılmıyor mu acaba?" hayır, o kişinin de hayatı karşılama ve yaşayış biçimi, bakış açısından dolayı o şekildedir, ve hayatı asla onun gözünden göremeyeceğimiz için bu belki de biraz önyargılı bir ifade olacaktır. Ya da başka birinin yaşadığı bir hayata bakıp,"böylesine bir sefalet içinde yaşamaktan rahatsız değil mi?" ona sorarsanız hayır; üstte yine dediğimiz gibi hayat her insana farklı perspektiflerden görünür. Bu açıdan okuma eylemi insan hayatında çok önemli bir yerde olmalı. Öyle ki, mümkün olan her vaktini okumaya ayırmalı insan. Tek perspektif ile yetinmek, okuyan bir insan için gün geçtikçe dayanılmaz bir işkence gibi gelmeye başlayacaktır. İşte bu yüzden de okuyan insan her daim daha fazlasını okumak ister. Evet, asla hayata başka birinin gözünden 'tam olarak' bakamayacağız belki de ama en azından bu farklı perspektiflere okuyarak şahit olmak bize başka gözlerden bakma konusunda ilham verir bunun için daha çok çaba sarf etmemize yol açar, fakat buna nazaran bunun tam olarak mümkün olmadığını da kanıtlar aynı zamanda bize. İşte, belki de hiç sonuçlanmayacak bu gibi bir 'çaba' içerisinde olmak insanlığın en sevdiği duygulardan biri. Kerouac'ın yaşamı da genel hatlarıyla, üstte bahsettiğimiz gibi bir 'sürekli çaba' ilkesine dayanıyor zannımca. Ve yine bahsettiğimiz gibi hayatın ona karşılık gelen en iyi açısını yakalayıp ona sarılıyor ve çok mutlu olduğu bir yaşama sahip oluyor; kimi insanlara göre sefalet içerisinde yaşamış olsa da. Önemli olan bu 'kimi insanlar' değil, sizin hayat güneşinden doğru ışınları doğru zamanda almanızdır. Bu açıdan insanı çok özel bir tür çiçeğe benzetiyorum kendimce. Ana besin kaynağı güneş olan özel bir tür çiçek. Sadece kendine has olan, diğer çiçeklerin alamayacağı özel ışınlar ile besleniyor, ama kaynak yine aynı, güneş; o sıcak kaynağımız milyonlarca farklı ışın türü çıkarıyor. Önemli olan o çiçeğin kendine en uygun olan ışın ile büyüyüp filizlenmesi. Hayattan kendine has yansımayı bulan insan, hayatını her ne şekilde geçirmiş olsa da, en azından hayallerinin arkasından gidip ve mutlu bir yaşam sürüp hayatını tamamlamak üzere yaşıyordur. İnsanlar arasında şöyle bir yanılgı var, insan eğer hayal kuracaksa çoook büyük hayaller kurmalı. Hayır. İnsan kendini tatmin ve mutlu edecek hayaller kurmalıdır. Ki zaten bir hayalin büyük ya da küçük olması da insandan insana göre farklılık gösteren bir ifadedir. Bu hayallerin küçük veya büyük olması önemli değil insanı mutlu etmesidir mühim olan. Buna incelememizde Neal ile tanıştığımızda değineceğim. Kerouac bu eserinde gerçek yaşam hikayesini tüm olağanlığı ile anlatıyor. Bu açıdan çok gerçekçi bir yazar olduğunu kabul etmeliyim. Kerouac kısaca özetlersek hayatını kendine göre maceracı bir ruh ile geçiren bir insan. Ve buna 'giderek' ulaşmış bir insan. Nedir bu gitmek? Bunu Kerouac'a sorun, hem de tam gecenin bir yarısı bomboş bir otobanda geçen tek tük araçlara otostop çekmek için kolunu yorgun argın kaldırmaya çalışırken. Muhtemelen size belirli bir cevap veremeyecektir. Çünkü kendisini o maceraya öylesine kaptırmıştır ki, onun için yaşam o an için macerasından ibaret olmuştur. Yaşamı bir an için otostop çekmek için ağrıyan kolunu kaldırmaktan ibarettir, bir an için de yolda yürürken ayağındaki eski püslü ayakkabılara göz attığında. Bu anlık mutlulukların ve maceranın bir hayat biçimi haline getirilişinin öyküsüdür Yolda. Kitabın konusundan genel ve somut olarak bahsedecek olursam, Kerouac'ın bir gezgin olmasını, bu süreçte yaşadığı şeyleri ve arkadaşı Neal'ı anlatıyor. Ama elbette ki daha önemli olan şey kitabın benim üzerimdeki etkileri. Maceraperest ruhlar kendilerini en iyi kendi maceraları üzerinde iken ifade ederler. Yapmayı en sevdiği şeyleri yaparken onların yazdıkları yazıların edebi değeri gerçekten olağanüstü oluyor. Tıpkı Evliya Çelebi'nin gezilerini yaparken yazdığı yazılarının çok içten, gerçekçi ve samimi olması ya da Thoreau'un doğada iken yazdığı düşünce yazılarının çok hoş bir derinlik ile harmanlanmış olması gibi. İşte bu yüzden yazarların günlüklerinin bile okunması, o yazarı anlamaya çabalama adına çok önemli bir noktadır. Romanda anlatılan olayların tamamı elbette ki genel olarak tamamen bir yolculuğu içeriyor. Bu açıdan eserden biçimsel olarak da bahsetmek istiyorum. Hikaye, sanki yolculuğun o olağan ama heyecanlı hareketliliğini yansıtması için bir çırpıda yazılmış gibi görünüyor. Tıpkı tüm metni Kerouac ayakta, koşarak yazmış gibi hissediliyor o yüzden. Metinde hiçbir paragraf yok. Hikaye ifade edildiği şekilde toplam beş kitaptan oluşuyor. "BİRİNCİ KİTAP, İKİNCİ KİTAP..." şeklinde bazı yerlerde ibareler var, ama o ibareler bile paragraf konulmadan yerleştirilmiş. Eğer normal bir metin gibi paragraf ve bölümler konularak yazılmış olsaydı bu eser, paragrafın getireceği en ufak bir boşluğun metindeki koşuşturma ve hareketlilik hissini dağıtacağına, yok edeceğine emin olabilirdiniz. Tabii durum böyle olunca kitabı siz de sanki koşarak, bir anda okuyorsunuz. Okurken sıkça yaşadığım duygular, kitabın kendini okutmasını fark etmem ve bu koşuşturmacaya katılıp, kendimi kaptırdığımda okumuş olduğum sayfa sayısının çokluğuna bakarak şaşırmış olmamdı. Otostop kavramının hayattaki sıcak karşılığına sıkça dikkat çeken Kerouac, otostopu, her yaptığında onlarca insanla karşılaşarak insanın kendini daha da çok hayatta hissetmesini sağlayan bir eylem olarak görmüştür bir anlamda. Otostop çekerken tanıdığın yeni insanlar, yeni hayatlar. Bir anda oluşan samimi bir sıcaklık. Aslına bakarsanız otostopta iki seçenek vardır. Ya sizi aracına alan kişi sizi hoşgörü ile karşılar ve hemen kaynaşıp samimi sohbetlere dalarsınız ya da yol boyunca gideceğiniz yere kadar tedirgin bir suskunluk olur. Aynı zamanda Kerouac'ın dikkat çektiği çok önemli bir nokta daha var. İnsanın kendisini, hayatındaki değişiklikler nedeniyle tanıyamaması durumu. Rastgele meydana gelen olayların sonucunda rastgele bir şekilde yaşanan durumların o rastlantısallığını hissetmenin vermiş olduğu düşünceler ve o haz. Bu gerçekten insan için oldukça yoğun bir duygu durum değişikliği. Jack'in hayatının büyük bir kısmı 'yolda' geçtiği için, zaman zaman kendine bir benzin istasyonunun tuvaletindeki ya da bir pansiyonun koridorundaki aynadan baktığında kendini bir anlığına tanıyamama hissini çok iyi ifade etmiştir. Bu açıdan hikayenin birçok yerinde şu gibi cümlelere rastladım: "Ben burada ne arıyorum?" ya da "Benim burada ne işim var?" gibi. İnsanın kendini yaşamda kaybedip (en azından kendi istediği ve zevk aldığı bir yaşamda) tekrardan kendini bulduğu anda yaşadığı his paha biçilemez olmalı. Konumuzla ilgili güzel bir resim: hizliresim.com/XML1O7 Kerouac aynı zamanda dediğim gibi çok gerçekçi bir metin oluşturmuş. Özlü ve havalı sözlerden uzak bir metin yazmış. Başka bir deyişle kitapta hikayenin gidişatında özlü sözler yazmak için ayrı bir çaba gösterilmemiş. Bazı yazarlar vardır, araya bir özlü söz sıkıştırmak uğruna konu bütünlüğünden uzaklaşır. Ama Jack bunu yapmıyor kesinlikle; hayatın onu zamanı gelip düşünmeye ittiği vakitlerde o anda aklından geçen şeyleri yalınlıkla ifade etmiş. Araya özlü söz sıkıştırmak mutlaka sonradan yapılan bir durumdur ama Jack'in yaptığı şey o anda aklından geçenleri ifade etmek, hiçbir süsleme kullanmadan. Bu türden bir yazı biçimi bir anlamda o süslü yazı biçimlerinden çok daha güzel ve değerli oluyor. Eserdeki tek hoşuma gitmeyen ve olumsuz olarak eleştireceğim yön, bazı bölümlerde abartılan bir cinsellik kavramının bulunması. Kitaplarda cinsellik kavramının bulunmasına karşı değilim yanlış anlamayın, cinselliği hayatından çıkarmaya çalışan, izlediği filmlerde ya da okuduğu kitaplarda görmekten nefret eden biri de değilim. Cinsellik de hayatın gerçeklerinden biri olduğu için realist eserlerde çok önemli bir işleve ve yere sahip, anlık olarak değil bütünlüğü sağlamak adına. Ama sizin de Yolda'yı okuduğunuzda şahit olacağınız üzere bunun bazı bölümlerde abartıldığını düşünüyorum. Bu bölümler yerine keşke Neal'den daha fazla bahsedilseydi diye düşünmedim değil açıkcası. En azından bunlara şahit olmak yerine Neal'i daha da fazla tanımak isterdim. Evet, peki kim bu Neal? Hikayenin neredeyse tamamını kaplayan o efsanevi Neal'den bahsetmemek de olmaz. Neal, Kerouac'ın en değerli en önem verdiği arkadaşı. Neal'ı bize çok aşina olan şu cümle ile tanımlayabilirim zannımca: "Çalışsa çok başarılı olur ama kafasını aylaklığa harcıyor". Tanıdık geldi, değil mi? İşte Neal tam böyle bir insan. Ama kime göre neye göre aylaklık ya da aylaklık nedir, o tartışılır. İlk başta bahsettiğim üzere, insanın hayallerinin büyük olması önemli değildir bana göre. İşte bunun en güzel örneklerini Neal verir bize. Bir trene kaçak bir şekilde binip, trenden en eğlenceli bir biçimde atlamak, arkadaşları ile küçük çocuklar misali koşu yarışı yaparken diğerlerini yarışta geçmek, bir araba ile zifiri karanlık bir vadideki otoyolun ortasında tüm farları söndürerek bir saat boyunca durmak , ülkenin tüm tuvaletlerindeki duvarlarda ve tuvalet kapısında yazan yazıları birbirleri ile karşılaştırmak, bir ormana girip yarı çıplak bir vaziyette toprağa uyumak üzere uzanmak... İşte bunlar Neal'ın gerçekleştirdiği hayallerinden bazıları. Kuşkusuz bu hayallere ve hayattan haz almaya o denli bağlı bir insandı ki çoğu insanın büyük hayallerini gerçekleştirirken alamadığı zevki Neal bunları gerçekleştirirken kolaylıkla alıyordu. Ama bilirsiniz, bu türden insanlar diğer insanlara göre hayatı çok daha güzel yaşadıklarından dolayı mıdır ya da sosyal yaşantılarında aşırıya kaçan tipler oldukları için midir, insanlar tarafından bir süre sonra dışlanıyorlar. Neal'ın hayatı karşılama biçimi olan o çılgınlığı kavramayan birçok insan onu terk etmiş, onunla iletişimini kesmiştir. En yakın sandığı arkadaşları olsun, evlendiği kadınlar olsun herkes onu yarı yolda bırakmış olmasına rağmen, Neal halen daha bir çocuk gibi ya da Kerouac'ın ifadesiyle "bir melek gibi" mutludur. Neal aslında içinde 'delirmiş bir zeki insanı' barındıran birisidir bana göre. Hikayenin bir bölümünde Neal arabayla son sürat otobanda giderken karşıdan gelen bir kamyonun önüne doğru sürmeye başlar, karşı şeride geçer, son anda kaza yapmalarına ramak kala bir anda direksiyonu kırar, doğru şeride girer ve o anda kahkahalara boğulup arabadaki dostu Jack'e ve arka koltuktaki yüzü kireç gibi olmuş insanların yüzüne bakar. Aslında bu ona göre bir testtir. Hayatı çeşitli mini denemeler, mini testler ile yaşamayı seven biridir Neal. Ölüm korkusunu da bu şekilde test etmiş, insanların ölümden ne kadar korktuğunu görünce kahkahalara boğulmuştur. Neal aslında potansiyel olarak olağanüstü bir zihinsel enerjiye sahip bir insandır. Bazen şunu düşünüyorum; eğitimsiz ama zihni karmaşıklıkla dolu bazı insanlar (Neal gibi) eğer düzgün eğitim almış olsalardı modern dünyanın Einstein'ları haline gelirlerdi belki de. Bu açıdan Kerouac, Neal'i de şöyle tanımlıyor: "...her zamanki gibi sorun, coşku ve hız yumağıydı.". Ama yine de Neal'in kendisine en çok haz verecek olan frekansta yaşamış olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan bir önceki gibi düşünceler bu anlamda yersiz oluyor. Kitabı bitirince ilk işim Neal'i görmek için onu internette araştırmak oldu. İncelememin sonlarına doğru Neal'in birkaç fotoğrafını sizinle paylaşmak istiyorum: hizliresim.com/nQL68l (Soldaki Neal, sağdaki Kerouac) hizliresim.com/v6n21v (Neal) Ayrıca Siren Yayınları'nın da çevirisinin oldukça iyi olduğunu düşünüyorum. Orijinal metin olduğu gibi aktarılmaya çalışılmış, kelime oyunları, tekrarları bile en benzer şekilde dilimize çevrilmiştir zannımca. Yolda, gerçekten de döneminin hakkını vermiş, o döneme damga vurmuş ve Beat Kuşağı gibi akımlar için tetikleyici eserlerden biridir. Bu koşuşturmaya Neal ile birlikte katılmak olağanüstü bir heyecan olacak sizin için...
Yolda
YoldaJack Kerouac · Siren Yayınları · 20161,651 okunma
··1 alıntı·
638 görüntüleme
Anıl okurunun profil resmi
Aykut eeline sağlık. Sahiden biz neden buradayız? Bunun bir cevabı yok!
Nympheutria okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Anıl hocam.. Belki de bu sorunun cevabını bulduğumuzda gitmiş olacağız. Başka bir deyişle, bunun cevabını öğrenmek için belki de gitmemiz gerekiyordur..
harun inan okurunun profil resmi
Dostum, bu yazılarını görünce inceleme yapasım gelmiyor. Anıl hocamın da dediği gibi "Biz neden buradayız?", sorusunun cevabını nerede bulabiliriz; bence "yollarda..." İnceleme mükemmel olmuş her cümlesinden keyif aldığımı belirtebilirim. Eline, zihnine sağlık..
Nympheutria okurunun profil resmi
Teşekkür ederim.. Yollara çıktığımızda öğreneceğimiz, keşfedeceğimiz çok şey olacak kesinlikle..
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.