Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

168 syf.
10/10 puan verdi
·
22 günde okudu
Ne zor bu kitabı okumak. Ya da benim canım çok acıdı, ben dayanamadım bilemiyorum. Belki de buna benzer hikayelerin gerçekliğini, çokluğunu bildiğimden... Girişte yazayım fikrimi. Her çocuk kaldıramaz bu kitabı. Okutacaksanız, lütfen önce siz okuyun, kaldıracağına inanıyorsanız öyle okutun. Zira ben yürek daralmaları eşliğinde zor bitirdim. On üç yaşında, yetiştirme yurdunda büyümüş Ece'nin, aslında Ecelerin hikayesi bu. Ece'nin dilinden, tuttuğu günlüğe aktardıklarından oluşuyor roman. Günlük; tarih atılarak günü gününe yaşananlar şeklinde değil, daha çok Ece'nin duygularını ve düşüncelerini aktardığı bölümler halinde oluşturulmuş. "Lülüfer" adını vermiş günlüğüne, nilüferleri çok sevdiği için. Ece daha bebekken manidar bir biçimde "Hayat" Apartmanı'nın girişine bırakılmış. Ailesini tanımayan, onların izlerini bulma şansı olmayan; ailesini yitirmiş ya da ailesinin yanından alınmış çocukların, aile özleminin dışındaki ortak sorunlara da değinmiş yazar. En başı da maalesef cinsel istismar çekiyor. Basit bir dille, üstü örtülü de olsa yeterince acıtarak, birbirinden farklı iki olayla anlatıyor. İki olayın ortak noktası da çocukların buna yakınları, yakın gördükleri vasıtasıyla maruz kalması. İkisinde de eleştirisi aynı: Yetkili addedilenlerin suçluların cezalandırılmasını sağlamak, olayları çözmek yerine "aman başımız ağrımasın"cılık yapmaları. Olayı çözmek isteyenlerin tehdit edilmesi, sinmesi, susması. Tabii bu eleştiriyi yaparken susmayanların, korkmayanların başarısıyla örnek oluşturmak istemiş çocuklara. Bu tür durumlarda susmayın, saklamayın demiş ki bunu da bir karaktere birkaç kez söylettiği "Suçlu olan biz değiliz, o. Onun korkması gerek." sözleriyle vurgulamış. Bunun dışında elbette ev özlemi; kardeş, anne, baba, sevgi, ilgi ihtiyacı, arayışı; dışarıdan gelenlerin oyuncak dağıtırken boy boy fotoğraf çektirip hiçbir yakınlık göstermeden gitmeleri, evlat edinirken anne baba adaylarının "güzel" çocukları tercih etmeleri anlatılmış Ece vasıtasıyla. Hem de çok içten, çok gerçek cümlelerle. Bazı cümleleriyse özellikle dikkatimi çekti, hoşuma gitti. Birkaç örnek bırakayım buraya, fikir olsun: " Lülüfer, bugünlük bu kadar olsun mu, üşüdüm ben. Ne zaman sevgiden söz etsem üşürüm zaten. Bir şeyin olmadığını fark etmek mi üşütüyor?" S. 16 "Korkmasınlar evet, dünya ne güzel bir yermiş demeye devam etsinler. Ben de inanmak istiyorum buna. İyiliğe inanmak istiyorum. Bir şeyi çok fazla söylersen o şey gerçek olurmuş. Tamam, bu da masal. Hadi kapatalım pencereyi, masalsız uyuyalım o zaman." S. 104 "Ayakkabılarını kapı önündeki paspasa sildi. Uzun uzun... İnsan ayakkabılarını bu kadar temizliyorsa... Ah Lülüfer, salağım ben, çok salağım. Ayakkabılarını bu kadar temizleyen bir insanın kalbinin de temiz olacağını sandım." S. 116 "İnsan yalnızca kişisel başarı için terlememeli, başka türlü zafer kupaları da var hayatta. Başka türlü madalyalar da var, kimse görmese de boynunuzda olduğunu, biliyorsunuz orada ışıldadığını." S. 136
Buz Bebekler
Buz BebeklerMiyase Sertbarut · Tudem Yayınları · 2014135 okunma
··
170 görüntüleme
Müstesna Kozhelva okurunun profil resmi
biraz ağır gelmiş gibi... satın alıyorum
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.