Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

248 syf.
8/10 puan verdi
·
24 saatte okudu
Hayvanlar ağlamaz...
Hayvanların doğaya ve insanlığa olan hizmetini kimse inkâr edemez. Özellikle evcil ve ehlileştirilmiş olanlar binlerce yıldır tek amaçlarının “hizmet” olduğu bu dünyada karın tokluğuna sayısız insanın yapmayı başaramayacağı şekilde çalıştırılıyorlar. Biz insan olarak ise hizmet ve eziyet kavramını karıştırıyor, hayvanları zulümle idare etmeye çalışıyoruz. Aksi olsaydı bir çobanda sopaya, bir arabacı da kamçıya ne gerek vardı. Kitap 18. yüzyılda İngiltere’de doğan, genellikle eğitimini evde alan ve bir rahatsızlık sonucu yatağa mahkûm yaşayan Anna Sewell’in tek, dünyaca ünlü romanıdır. İyi bir gözlem ve yufka bir vicdanın sahibi olan Anna kendisinin de bir at sahibi olduğu, çevresinde gördüğü hayvan zulmü için kaleme aldığı bu eserini annesine ithaf etmiştir. “Hayvanlara dilsiz diyoruz, doğru dilsizler, neler hissettiklerini söyleyemiyorlar; fakat konuşmamaları daha az acı çektikleri anlamına gelmiyor.” (Alıntı) Roman konusu Siyah İnci isminde bir atın; taylığından başlayıp ölümüne kadar geçen sürenin kendi ağzından anlatılmış, kimi zaman duygulandırıp gözleri nemlendiren, bazı cümle ve paragraflarda bizleri cesaretlendiren, en önemlisi de dilsizde olsalar bir canlarının olduğunu ve acı çektiklerini bilmemizi sağlayan hikâyeler bütünüdür. Çevirisi gayet yerinde ve küçük dostlarımızın dahi okuyabileceği, hatta kitapla beraber hayvan sevgilerinin pekişeceğini düşünmekteyim. Dört bölümden oluşmaktadır ve gayet sade akıcı bir dil ile okuru sıkmayacak şekilde yazılmıştır. “Son verme imkânımız olan bir zulmü veya yanlışı görüp de bir şey yapmazsak, suça ortak oluruz.” (Alıntı) Hayvana eziyet, eziyet edilene zulüm olmaktan ziyade kişinin kişiliğini de öldüren bir eylemdir. Kendisine dokunmayana asla bir zararı olmayan ve kimseyi dahi rahatsız etmeyen sayısız hayvanın, ne tür zulümlere maruz kaldığını bilmekteyiz. Sadece fiziki şiddetle kalmayıp, ürkütmek ve korkutmak amacıyla cesaretlerinin kırılması, her şeyden korkar hale gelmeleri de şiddetin başka bir halidir. Hele ki onlara karşı cinsleriymiş gibi tecavüz ve taciz edenleri anmak dahi istememekteyim. Unutmayınız ki iki ayak üzerinde duran, vicdan ve diğer insanı erdemlerinden ödün veren, eziyeti meziyet gören "hayvanlar ağlamaz." “...başkaları bize nasıl davransın istiyorsak, biz de başkalarına öyle davranmalıyız.” (Alıntı) Sadece sezgileriyle hareket eden ve sizden sevgi dışında başka hiçbir talepleri olmayan bu güzel yaratıklara belleğinizden bir iki güzel söz söylemeyi ihmal etmeyin, hatta varsa imkânınız muhakkak temasta bulunun ve onlara dokunup, hala sizi seven, koruyacak insanların olduklarını onlara gösterin. Bu yaptıklarınız sizden bir şeyler eksiltmez lakin karşınızdaki yaratığa az da olsa bir güven katabilir. “...madem bu insanlar her şeyi bu kadar çok biliyorlar, emretsinler de ileride taylar dünyaya başlarının yanlarında değil alınlarının ortasında gözlerle gelsin. Hep doğadan iyisini yapabileceklerini ve Tanrı'nın yaptığını düzeltebileceklerini sanıyorlar.” (Alıntı) Bu son alıntı ise kendi keyfi zevkleri için hayvanların uzuvlarını kesenlere gelsin. Köpekleri daha sert ve saldırgan görünsün diye kulaklarından parça alanlara, keyfi şekilde kedilerin ve atların kuyruklarını kesenlere, bile isteye onlara zarar verip bundan eğlence çıkaranlara ve dahası bir canı yokmuş gibi davranıp, cansız nesneler gibi görenler “onlar hayvan oldukları halde sezgi sahipleridir ya sizler, sizler ne sahiplerisiniz…” Yılkı Atı incelememden kısa bir alıntı… #30045281 “Zulümdür İnsanoğlu dedik ya… Orası doğrudur. Bu dünya da doğaya ne geldiyse insandan, hayvana ne geldiyse insandan. Çevresini bu kadar hızlı yok eden başka bir tür zannetmiyorum ki var olmuş olsun. Hayvanların canı yoktur, acımaz. Vurun kırbacı, vurun tekmeyi, atın taşı kafalarına. Size dönüp ne yapıyorsun demez. Kıstırın bir köşeye, arkasına geçip dileğiniz taciz de bulunun gidip sizi ifşa etmez, şikâyet etmez. Bir haberde idam mahkûmu bir fili okumuştum. Suçu bakıcısının kendisi kızdırmasına dayanamamış ve bakıcısına saldırıp, öldürmüş. Cezası idam. Yer Amerika. Hadi şimdi haklı bir adalet yapalım. Fil insan öldürdü, aldı idamı. Kısasa kısas. Peki ya insan fili öldürseydi. Belki kamuoyu baskısı ile 3 – 5 ay hapse atılır. Para cezası kesilir, para ödenir. Kişi serbest kalır. Cansa can, ruhsa ruh, kansa kan. Bir akla sahip olmamız bizi üsten kılar mı? Hem de hiç o aklını zekâtını vermeden yaşamışsak. Varsa ilahi adalet, kurulacaksa divan. “Evet, ben şahidim hayvanlar hep haklıydı,” diye avazım çıktığı kadar bağıracağım. Hayvan öldürme cezası 4000 TL, insan öldürme cezası 15 yıl. Bu da kalsın burada.” ---- Yılkı Atı inceleme sonu --- Sözün özü; kitap okunulası ve tavsiye edilesi. Kesinlikle insanlık namına gözleriniz biraz daha açılacağı ve hayvanlara daha sevgi ile yaklaşacağınız kanaatindeyim. Bu sebeple özellikler sizlerin ve yakınınızdaki küçük dostlarımızın okumasını şiddetle tavsiye ederim. Sevgi ile kalın…
Siyah İnci
Siyah İnciAnna Sewell · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20168,7bin okunma
··
194 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.