Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

1900-1905 yıllarından başlayarak, işçi ve köylüler arasındaki propaganda iki temel öğretinin sözcüleri tarafından yapıldı: Devletçi sosyalizm ve anarşizm. Devletçi sosyalizm propagandası, sıkı bir şekilde örgütlenmiş olan Bolşevikler, Menşevikler, Sosyalist Devrimciler ve benzeri demokratik parti ve gruplar tarafından yürütüldü. Anarşizm ise, bir devrimdeki işlevlerini yeterince açık bir şekilde anlamamış, sayıca daha az ve küçük gruplar tarafından ifade edildi. Propaganda alanı ve politik eğitim neredeyse tümüyle, kitleleri kendi program ve fikirlerinin ruhu içinde eğiten demokratlar tarafından işgal edilmişti. Temel amaç, demokratik bir cumhuriyetin kurulmasıydı; politik devrim ise bu amacı gerçekleştirmek üzere kullanılacak bir araçtı. Anarşizm ise tam tersine, devletçiliğin bir biçimi olduğu için demokrasiyi ve bir eylem yöntemi olarak da politik devrimi reddetti. Anarşizm, işçi ve köylülerin temel görevi olarak toplumsal devrimi gördü ve kitlelere seslenmesinin nedeni de buydu. Emekçi halkın özgür, devletsiz toplumunu kurmak üzere, kapitalizmin tamamen yıkımı için çağrıda bulunan tek öğreti anarşizmdi. Ancak az sayıda militanı olduğundan ve yakın gelecek için somut bir programı olmadığından, anarşizm geniş bir şekilde yayılamadı ve özgün bir toplumsal ve politik kuram olarak kitleler arasında kök salmayı başaramadı. Buna rağ­men, anarşizm köleleştirilmiş kitlelerin yaşamlarının en önemli yanlarıyla ilgilendiği için, kitlelere karşı asla ikiyüzlü davranmadığı için ve halka kendi davası için bizzat savaşıp gerektiğinde ölmeyi öğrettiği için, tam da işçi sınıfının kalbinde, toplumsal devrim uğruna mücadele eden savaşçılar yarattı. Anarşist fikirler, Çarlık gericiliğinin, uzun ve çileli dönemi boyunca yayılıp, toplumsal ve politik idealler olarak kent ve kırlardaki işçilerin kalbinde yeşerdi. Demokrasinin doğal bir ürünü olan sosyalizm, kendisine hizmet eden muazzam bir entelektüel güce her zaman sahip oldu. Öğrenciler, profesörler, doktorlar, avukatlar, gazeteciler, vb. ya Marksist'tiler ya da büyük ölçüde Marksizm'e sempati duyuyorlardı. İşçileri, demokrasinin daima kuşku götüren, anlaşılmaz idealleri için savaşmaya çağırdığı halde, politikada deneyimli olan etkin gücü sayesinde, sosyalizm geniş işçi kitlelerini kendi saflarına çekmeyi daima başardı. Buna rağmen, 1917 Devrimi döneminde, sınıfsal çıkarları ve eğilimleri, işçi ve köylüleri doğrudan kendi nihai amaçlarına yöneltti: Toprak ve fabrikaların kamulaştırılması. Kitleler arasında bu yönelim gözlenmeye başlandığında -ki bu 1917 Devrimi'nden çok önce de vardı- Marksistlerin bir bölümü, yani sol kanadı olan Bolşevikler çabucak mevcut burjuva-demokrat konumlarını terk ettiler. Sloganlarını işçi sınıfının ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlediler; kendilerini nasıl kitle hareketinin efendisi yapabileceklerinin yollarını ararken, devrim günlerinde de isyancı kitleyle birlikte yürüdüler. Bolşevikler bu başarıyı, kitleleri aldatmak için kullandıkları sosyalist sloganların yanı sıra, Bolşevizm saflarındaki geniş entelektüel güçler sayesinde kazandılar.
Sayfa 33
·
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.