Yukarıdaki sayıları bir matematik problemi olarak düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bir ideolojinin çiftdüşün tekniği ile istediğin sonucu vermesi aslında. Yerinizde olsam iki kere düşünürdüm. Kitap baştan sona siyasi, yönetimsel kavramlarla harmanlanmış olsa da insan zihnini düşünmeye zorlayan bir yanının olması dikkatimi çeken konulardan sadece biri. Çoğu zaman bir cümle üzerine o kadar çok düşündüm ki kitabı okutan buydu aslında. Zihniniz kitapla bir köprü koruyor ve kendinizi bir anda "teleekranin" karşısında buluyorsunuz. Yazarın içselleştirmiş olduğu tarihsel arka planı ile detaylarını açıkladığı yönetim biçimi bana ders notlarımi hatırlattı. Sosyolojik bakış açısı bireyden hareketle toplumu bir labaratuvar olarak düşünerek var olan kurumlarin etkileşimlerini ve bu karşılıklı etkileşinde temel sosyolojik kuramlar üzerine inşa edilen çok boyutlu bir bilim dalını ihtiva eder. Kitap bu bakımdan kendi labaratuvarini kurmuş diyebiliriz. Sosyal sınıflara son derece vurgu yapılan kitapta yazarın çiftdüşün tekniği ile ilgili açıklamalari "Parti" kavramının gerçeği temsili konusunda oluşturduğu bakış açısı insanların düşünce sistemlerini nasıl kurduğunda dair ipuçları verdiğini söyleyebilirim. Kapitalizm sonuna kadar eleştirilirken Sosyalizm savunuculuğunu ustaca bir maskeye dönüştüren "Parti" nin bireyler için yarattığı geçmiş şimdi ve gelecek düşüncesinin içerisinde tek bir doğru mevcut "Büyük Birader"e olan sevgi. Bu sevginin içinde doğru ile yanlış, insan mantığı, sorgulayan bir zihin, gibi kavramlarin olmayışı. Bir ideolojinin kabul ettirilebilmesi için temel şart bireyin bu ideolojiye inanması kabul etmesi ve hiçbir şüpheye ver bırakmasizin benimsemesi gerekir. Bunu sağlamak içinse önce geçmiş değiştirilir, bireye vurgulanan tek şey düşünmesine gerek olmadığıdir zira parti onun için düşünüyordur zaten. Bireyin temel ihtiyaçları dahi karşılanmaz ki sürekli Parti'ye bağımlı olsun. İnsanlara yapılan psikolojik baskı, şiddet ve korku Parti'nin temel argümanları. Bir toplumun içgüdüsü kaybolmuşsa eğer korku kollektif bir silaha dönüşür ve birey doğru ile yanlışın ayrımını yapamayacak duruma gelir. Teleekranla çevrili bir dünyada aldığınız nefes dahi kontrol edilseydi eğer (bazen ediliyormus gibi geliyor!) ya da ne düşüneceğinize kadar karar verilmiş olsaydı söz konusu bir şuur sahibi insandan ziyade posası kalmış bir canlı olurdunuz olurduk( Örnekleri mevcut). Yazarın https://1000kitap.com/kit ap/hayvan-ciftligi--121320 kitabını okurken de farkına vardığım şey bir konuyu hem eleştirmesi hem de eleştirenleri eleştirmesi. Haklılık payı yok değil. İşçiler eşitliği patron olana kadar savunur ve o koltuğa oturduğunda fark eder ki işleyen sistem bu. Oligarşik Kolektivizm Karşıma çıkan ilginç bir kavram. Peki nedir "Oligarşik Kolektivizm" kısaca bahsedelim. Sosyalizm savunuculuğu yaparak Sosyalizmi itibarsızlastirmak. Burada karşımıza yine çiftdüşün tekniği çıkıyor zira çiftdüşün tekniğini anlayabilmek için siyahi beyaz kabul edebilmek demek. Ama bu öylesine bir kabul değil. Siyahın beyaz olduğuna kalben inanmaniz da gerekiyor. Bana bireyin suçluluk duygusu ile kendini günahsız değerlendirip kendi dışında herkesi günahkar ilan etmesini çağrıştırdi. Bilemiyorum yanlış da anlamış olabilirim. Bakanlıklara verilen isimler ironik olmakla birlikte aslında tersine çevirip okuduğunuzda aslında ne anlama geldiğini de açıkça insanın yüzüne vuruyor. Tarihe bakış açısı çok ilginç diyemeyeceğim zira günümüzde de bağlı bulunulan ideolojik (bir düşünceden ziyade kemikleşmiş değişmeyen tek doğru kabul edilen anlamında) bakış açısı ne ise bireyler okuduklarindan anlamak istediklerini anlıyor ve kısmen tarihi kendine göre değiştirmiş oluyorlar. Dün suçlu ilan edilen kişi bu gün aslında suçlu olmadığı söylenebiliyor. Çok boyutlu bir kitap olan 1984 okudukça çoğalan insana ciltler dolusu bilgi sunan düşündüren güncel manada yaşadığımız her şeyi sorgulatan bir eser. Okuyucusuna çok şey katacağına eminim. İyi okumalar... Proleterler umut sizde mi?