Aşk, Kimlikler, DirenişNeden bitti ki?" dedirten harika bir hikaye. Bu hikayeyi harika yapan; aşkı, savaşı, barışı tarihin kangren olmuş sorunlarını, sevinci, üzüntüyü, düğünü, ölümü ... yani hayatı hayat yapan zıtlıkları aşırı duygusallığa boğmadan, tarafgillik yapmadan okuyucuya başarılı şekilde aktarabilmesidir. Duygusallığa boğmadan sözümü açmak isterim: Kitabı okurken çok duygulandım. Lakin anlatmak istediğim, hikayede duygunun seviyesini artırayım derkene gerçeklikten kopma durumunun yaşanmamasıdır. Bu bence çok önemli.
Kitabın bir kolu, direniş... Bu direniş kendi içinde; reel savaşa karşı milis gücüyle direniş ve insanın zorluklara karşı bedenen ve psikolojik direnişi diye iki kola ayrılır. Kitabın ana karakterinin isminin İsyan oluşu aslında kitabın genelinde ağır basan ana fikrin tezahürüdür.
Kitabın diğer kolu, Doğu'nun kesmekesli, kan ve gözyaşı ile harmanlanmış tarihi ve atmosferidir. İsyan, Osmanoğullari'na mensup bir karakter; onun ailesinin penceresinden kısa kısa Türk-Ermeni ilişkileri (sorunları), Arap-Israil ilişkileri sorunları) okuyucuya kısa kısa aktarilmaya çalışılmaktadır. Aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı ve faşizm de... Daha çok bu üç önemli tarihi durumun İsyan ve ailesi üzerindeki etkileri üzerinden; kimliklerin, siyasi ve kısır iktidar çatışmaları arasında nasıl çıkmaza girdiğinin fotoğrafı çekilmiştir.
Kitabın diğer kolu aşk. Aşkın kimliklerden bağımsız olabilmesi mümkün müdür? Evet mümkündür. Aşk, kimlik tanımaz. Sadece şu sorun vardır ki kimliklerin yukarki paragrafta degindigim çıkmaza girmesinin aşka olumsuz etkileri. Coğrafya faktörü, aşkı iki 'insanın' duygusal ilişkisi olmaktan çıkarıp 'bir Yahudi' ve 'bir Türk' ün duygusal ilişkisi haline getirebiliyor. 'İki insan' kimliklere takilmasalar da kimliklerin sırtındaki tarihi kangrenlesmis sorunlar onların peşini bırakmaz çoğu zaman.
Keyifli okumalar