Adına yaraşır bir kitap gerçekten, hayatın gelip geçici oluşunu gözler önüne seriyor ve geçip giderken de değişim rüzgarını vuruyor içinize. Köyden kente göç sorunu etrafında dönüyor kitap. Aslında göç edenlerin değil, göç etmeye direnen bir adamın serüveni oluyor.
Bir ıslak kayayı, bir bahçeye çeviren bu adam, bu serüveninde etrafındakileri bir bir uğurluyor. Kimini İstanbul' a, kimini mezara... Okurken o köyden oluyor, köklerinizden bir öğüt ulaşıyor kulağınıza.
Sıcak, samimi ve gerçekçi hikâyeleri sevenlerin okuması hereken bir kitap. Zaten elinize alınca da bitirmeden bırakamıyorsunuz.