“O gece, köşedeki bu evde bir doktorun yaşadığını içlerinden biri hatırlamış olmalıydı.” Açıkçası bu cümle kitabın tamamına baktığımda kitabı ve isminin bile öğrenilmesine gerek duyulmadığı için kitapta ismini öğrenemediğimiz “yabancı” doktorun içinde bulunduğu yalnızlığı ve topluma karşı yalıtılmışlığını bana en açık şekilde gösteren bir uyarıcı işlevindeydi. Aslında olaylardan çok yabancı doktor karakterinin kendisine odaklandım ve yapmış olduklarının böylesine depersonalize bir insan için makul olduğu kanaatine vardım. Doktorun kendisinde biraz daha konuşabilecek gücü bulmasını ve şizoid dünyasının tüm gizliliğini ortaya çıkarmasını çok isterdim ama her karakterin kendine özgü doğası gibi bu sessiz ve duyarsız doktorun da yine sessizce ölüp gitmesi ve arkasında kendisine sayılı kişiler haricinde nefretle bakan bir güruh bırakmış olması da son derece ilginç bir tabloyu karşımıza çıkarıyor. Üç ağızdan ve bakış açısından dinlediğimiz öykü bize parçaları birleştirmemiz adına daha çok yanıt sunuyor. Kitapta yaşanmış olaylara atıfların dışında yine insanların ön yargılarının topluma nasıl aktarıldığı, bu ön yargıların toplumsal boyuta nasıl geçtiği ve toplumsal bir nefretin nasıl oluştuğunu görüyoruz. Kitabı bitirdikten sonra kimin tarafında olacağınız konusu tamamen size kalıyor ama önemli olan faktörün her zaman çoğunluğun görüşüne uymak yerine önce azınlığın kararını sorgulamak olduğunun taraftarıyım. İyi okumalar.