Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

260 syf.
8/10 puan verdi
“Rahatlık ya da hoşnutluk duyduğumu söyleyemem, tam tersine, beni eziyor bu. Ama amacıma ulaştım, öğrenmek istediğimi biliyorum artık; ocak ayından beri başımdan geçenlerin tümünü anladım. Bulantı yakamı bırakmadı. O kadar çabuk bırakacağını da sanmıyorum. Ama onu, bir dert gibi duymuyorum artık. Bu geçici bir huysuzluk ya da bir hastalık değil; kendi öz varlığım.” Sartre’ı okumaya başlarkenki niyetim o kadar sığ ve manasız; kitabı okurken duyumsadıklarım ve deneyimlediklerimse o kadar yüceydi ki başlangıçtaki o saçma okuma amacımdan utanıyorum. Ne olduğunu yazmayacağım bile. Başka birini tanımamın koşulu olarak tanımam gereken biri olarak görüyordum Sartre’ı. O başka biri de Camus’ydü. Yazmayacağım dedim ama biliyorsunuz artık. Ben o kadar güzel bir kitap okudum ki ve maalesef kitabı tüm derinliğiyle tamamen kavramaktan o kadar uzak bir toyluktayım ki bu incelemeyi boşuna okuyorsunuz. Kitabı okurken hep Roquentin’in hissettiği bulantıyı anlamaya, daha önce duyduğum tiksintilere ya da adlandırmadığım hislere benzetmeye çalıştım ama Sartre’nin bulantı tasvirleri bana hep yabancıydı. Okumaya devam ettim ve aralıklarla kahramanımız da bu bulantı hissini yaşamaya devam etti. Nihayet kitabın sonlarına doğru anlar gibi oldum ama hâlâ ve tabii ki bunu kelimelere dökecek yetkinlikten çok uzağım. Burada Sartre’nin alıntılarını kopyalayarak da açıklayacak değilim. Zaten ne yazmış olursam olayım, Bulantı’yı kendi özgün cümlelerimle çok güzel ifade edebilseydim bile bu incelemeyi değil kitabın kendisini okumanızı salık verirdim. Sonlarına doğru anlar gibi oldum diyorum, belki kitabı boşa okumamış olmak için öyle olduğunu varsayıyorum, belki kendimi kandırıyorumdur ama bulantıdan hiçbir şey anlamamış olsaydım (ya da anlamamışsam) bile kitap boyunca Sartre’nin iç dünyama, hislerime ışık tutan, kendimi çözümlememe yardım eden satırları için bile bu kitabı iyi ki okumuşum derdim/diyorum. Bana o evreka anını yaşatan kısmı da buraya not düşmek isterim: hizliresim.com/166qdD Bu kitabı okumakta bu kadar geç kalmış olmak istemezdim. Hep bu yaşıma kadar az okumuş olduğumdan şikayet ediyorum, pişmanlık duyuyorum ve kendime kızıyorum ama belki okumam gereken en doğru zaman budur. Çok görmüş geçirmiş biri değilim belki (daha yirmi yaşındayım) ama şimdiye kadar başından geçenleri yaşamadan, ergenliğimde okumuş olsaydım beni bu kadar etkilemezdi belki. Boşuna okumuş olurdum demiyorum ama bu kadar verim almazdım diye düşünüyorum. Ya da yine suçluluk duygumu hafifletmek için kendimi kandırıyorum. Bu kitabı mutlaka ama mutlaka belli bir zaman geçtikten sonra tekrar okuyacağım. O zaman geldiğinde varoluşçuluğa dair daha geniş fikri olan ve kendi düşünce dünyasını da zenginleştirmiş biri olarak elime alacağım kitabı umarım. Şimdi incelememi, okumam boyunca bana arkadaşlık eden Roquentin’in sözleriyle başladığım gibi bitiriyorum: “Bulantı biraz yakamı bıraktı. Ama geri döneceğini biliyorum; benim normal halim o. Ne var ki bugün, vücudum onu kaldıramayacak kadar bitkin. Hastalar da, kimi zaman acılarını duyamayacak kadar bitkin düşerler. Canım sıkılıyor, başka bir şey değil. Ara sıra öyle şiddetli esniyorum ki, gözlerimden yaş geliyor. Derin, kopkoyu bir sıkıntı bu; varoluşun ta kendisi; benim yapıldığım hamur.”
Bulantı
BulantıJean-Paul Sartre · Can Yayınları · 202122,7bin okunma
··
20 görüntüleme
Ebubekir okurunun profil resmi
Sanırım şu ana kadar okurken en çok kendim gibi hissettiğim, "işte bu benim, bunlar benim sözlerim, evet anlıyorum" dediğim inceleme. Ben de 20 yaşındayom ve kitabı okumakla okumamak arasında gidip geliyordum, Camus'ye üzücü şekilde pek ısınamayınca varoluşçuluğa dair her şeyi (ki bu benim için sartre ve bulantı da demek oluyor) tozlu bir rafa kaldırmıştım. Ama bu samimi incelemeden sonra şu upuuzuun kitap listemin üst sıralarına Bulantıyı eklemiş bulunuyorum. Teşekkürler.
Bahar okurunun profil resmi
Ben teşekkür ederim
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.