Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

200 syf.
·
Puan vermedi
Platon Okuma Şöleni
Platon okumalarının ilk haftasında Hasan Suphi ve Pierre Riviere ile birlikte düzenlediğimiz Platon Şöleni’ne ilk önce Platon’un gençlik eserlerinden olan Socrates’in Savunması ile başlamaya karar verdik. İlk hafta da da inceleme yazmayı ben üstlenmiş bulunuyorum. Platon’un gençlik eserlerinden olan Socrates’in Savunması eserini yazarken,
Sokrates'in Savunması
Sokrates'in SavunmasıPlaton (Eflatun) · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202052,5bin okunma
··
126 görüntüleme
Pierre Rivière okurunun profil resmi
Öncelikle inceleme için teşekkürler. Nereye varacağımızı yahut ne yapacağımızı henüz tam olarak bilmediğimiz bir etkinliği,ciddiyetle bir adım atarak başlatmış olmana ziyadesiyle sevindim. Bizde bir yerlerinden karıştırarak umarım bir şeyler ortaya çıkarabiliriz. İlk olarak şu noktada şerh düşüyorum sana (aslında reddiye içermeyen bir şerh bu biraz) ; Marx'ın 11.tezde dile getirdiği savın Sokrates'in şahsında kısmen olumsuzlandığını bile dile getirmek sadece bir iddia olsa bile güçlü bir iddia olurdu . Zaten kendin de bir sonraki paragrafın son cümlesinde bu durumu açıklıkla ifade etmişsin. Sokrates de savunmasında yasaya bağlılığını ve kentin kutsal değerlerine saygılı olduğunu defaten dile getirmiş ve savunmasını bunun etrafında örmüştür de nitekim. Meletos'la arasında geçenlerde sarf ettiği, kimseyi yoldan çıkarmama veya yapıyorsa bile bunu bilerek ve isteyerek yapıyor olmadığına dair söyledikleri, tam anlamıyla değişimi kast eden ve bunun için pratik öneren Marx'a örnek teşkil etmez senin de bahsettiğim cümlede -...Socrates’in karşı çıkışının mevcut koşulları değiştirmeye yönelik olmadığını görmek pek de zor olmaz.- vurguladığın gibi.
1 önceki yanıtı göster
Sorel okurunun profil resmi
Marx'ın 11. Tezine yönelik bir tür olumsuzlama olarak görülebilir dediğim vakit; açıkçası tereddüt de yaşadım. Yalnızca bir iddia dememin nedeni buydu. Bugün de felsefenin sönümlemesi anlamını taşıyan bir 11. Tez tartışması sürüyor. Marx'ın değişimden kastı gerçek bir devrimci atilim ise eğer, bunu filozoflardan bekleme gafletine düşmek olsa olsa tarihsel bir yanılgıya şahit olmaktır. Ki Marx, Hegel'i eleştirdiği tarihsel varlıklar rolünü de gözardı etmiş oluruz. Yine de böylesi devasa bir değişime önayak olan bir düşünür varsa eğer- büyük oranda etkime gerceklestirmisse yani - bu kişi Lenin'den başkası değildir. Lenin ve Felsefe eserinde Althusser, Lenin'in tarihselligine, değişime olan praxisisine vurgu yapar. Tabi praksisi eleştirirek. Dediğim gibi ciddi bir iddia olur ancak tartışmaya açma bağlamında iyi bir iddia olacağını düşündüm. Socrates'in yasaları bile karşısına aldığı hatta ölümü bile önemsemediği konusunda şüphelerim var. Tabi ölümü onemsemedigini çıkartabiliriz. Heralde burada Spinoza'nın Conatus'una kimse konuyu götürmeyecektir. Yasalar karşısında saygılı olduğunu belirtir ancak onu engelleyecek hiç bir şeyin olmadığını da ifade eder. Orada Socrates politik davraniyor. Çelişik gibi görünüyor o nokta.
4 sonraki yanıtı göster
Sorel okurunun profil resmi
Pierre, bir nokta daha vardı. Ki bence gayet önemli bir nokta. Socrates'in vakitsiz ölümü üzerine. Socrates'in vakitsiz ölümü, vakitsiz öten horozun durumu gibidir diyordu önsözde ( Eyüpoğlu) örneğin Socrates'in ölümü bir tür fedakarlık olarak addedilebilir mi? Belki bu soru tartışmayı alevlendirir. 😊
Hasan Suphi okurunun profil resmi
Öncelikle elinize sağlık, https://1000kitap.com/althusser . İncelemenizi okurken bir kez daha ne kadar doğru bir karar verdiğimize tanık oldum. Diyalogları bitirdiğimizde zihnimizde müthiş bir bakiye kalacağından eminim. İzninizle ben de kendimce birkaç katkı sunmak istiyorum. Bahsettiğiniz gibi Platon'un hocasının öldürülmesinden dolayı "demokrasi"ye duyduğu nefret aşikâr. Yalnız bu muhtemelen Sokrates ölmeden önce de mevcut. Zira Sofistlerin retoriği kullanarak insanları ikna etmesi, hakikati sadece söylemin gücüne indirgemesi ve nihayetinde göreli bir dünya görüşüne varmaları, Sokrates'in tam da karşısında durduğu şey. Sokrates her şeye rağmen evrensel hakikatlerin olduğunu savunan bir figür. Bu anlamda diyalogun başındaki şu ifadeler özellikle ilgi çekici: "Fakat Atinalılar, ben onlar gibi baştanbaşa parlak ve gösterişli sözlerle bezenmiş hazır bir nutuk söyleyecek değilim” “Söyleyiş iyi veya kötü olmuş, bundan ne çıkar? Siz yalnız benim doğru söyleyip söylemediğime bakınız, asıl buna önem veriniz.” Görüldüğü üzere, Sokrates demokrasinin bu süslü dile dayalı kültüründen olabildiğince uzak durmaya çalışan birisi. Ki Laertios Diogenes’e kalırsa, Lysias Sokrates’e bu suçlamadan kurtulmayı sağlayacak süslü bir savunma önerir ancak Sokrates “Söylevin çok güzel, ama bana göre değil” diyerek geri çevirir. Çünkü Sokrates kendi konumunu söylevin ve çoğunluğun gücünden münezzeh; hakikatlerden yana bir konum olarak tanımlar. Yine başka bir kaynağa göre, suçlamayı yapan Anytos, dönemin halkçı partisinin ileri gelenlerindendir ve Sokrates’in bu tutumunun başlarına bela olmasından dolayı onu ortadan kaldırmak istemektedir. Çünkü Sokrates siyaset açısından fazla dürüsttür. Bir diğer mesele olan Sokrates’in yasa savunuculuğunu da Kriton diyaloğunda daha güzel göreceğiz. Aslında Sokrates’in yasalara bağlı olmasının altında döneminin kent devletlerinin yönetim biçimi yatmaktadır. Bu “polis”lerde kimse kimseyi belirli bir kente zorlamaz, eğer o kentin yasalarını beğenmiyorsanız rahatlıkla başka bir polisin vatandaşı olabilirsiniz. Sokrates genel olarak Atina’dan memnundur bu yüzden de hiç başka kentte yaşama ihtiyacı duymamıştır. Bu sebeple sadece yasalar onun aleyhine işlediğinde kalkıp onlardan şikâyetçi olmayı ve bu yasalara başkaldırmayı kendi açısından bir tutarsızlık olarak görmüş, tutarlılığından ödün vermemek adına –özellikle Sofistlerin yıktığı değerleri ayakta tutmak için- ölümü göze almıştır. Çünkü onun deyimiyle asıl mesele “ölümden sakınmak değil, haksızlıktan sakınmaktır”. Neticede insanlık tarihi yüzlerce Sokrates gördü, bazılarının savunmalarına şahit oldu; bazıları son sözlerini söylemeden göçüp gitti. Bu anlamda “sizi rahatsız etmeye geldim” diyen Ali Şeriati ile kendisini “at sineği” olarak tanımlayan Sokrates arasında ilkesel duruş açısından çok az fark olduğunu düşünüyor aziz anısının önünde saygıyla eğiliyorum :)
Sorel okurunun profil resmi
Güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Açıkçası ben de okumaların çok faydalı olacağını düşünüyorum. Sosyal ağ üzerinden böylesi bir etkinliğin kullanımı hepimize çok yönlü bir bakış açısı kazandıracaktır. Platon'un demokrasiye olan öfkesi konusunda haklısınız. Orada bunun onun sınıfsal pozisyonundan kaynaklandığını belirtmem gerekiyordu. Platon Demos'a karşıdır. Ki bugünkü felsefe profesörlerinin de aşağı kalır yani yok. Malesef bunu sınıfsal pozisyona bağlamadan duramıyorum. Nedense bana çok aşikar görünüyor. Felsefenin söylem üretiminin arkasında sınıfsal çatışma gören merhum Althusser geldi aklıma. Anladığım kadarıyla Socrates, Platon gibi sofistlere o kadar da öfke duymuyor. Hatta yanılmıyorsam Protagoras'ı övdüğü yerler vardı. Platon'un pozisyonu bu acıdan Socrates'den farklı sanırsam.
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.