Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İnsan ister istemez, yaşamları boyunca kitlelerin devrimci hareketi üzerine bu denli çok konuşan, tıpkı bazılarının Mesih'in gelişini beklemesi gibi, yıllarca böyle bir hareketin ortaya çıkmasını bekleyen anarşistlerin, bu harekete hemen katılacaklarını, hareketle tamamen bütünleşeceklerini ve tüm varlıklarını harekete adayacaklarını düşü­nür. Oysa Mahnovşçina örneğinde bu gerçekleşmedi. Anarşizmin kuramsal öğretisini kavramış olan Rus anarşistlerinin büyük çoğunluğu kendi yalıtılmış çevresinde kaldı ve bunun da kimseye bir yararı olmadı. Bu hareketin nasıl bir hareket olduğu ve niçin hareketle ilişkiye geçmeleri gerektiği noktasında kendileriyle tartışarak bir köşede bekleyip durdular ve herhangi bir adım atmak yerine, Mahnovşçina'nın saf bir anarşist hareket olmadığı düşüncesiyle kendilerini avuttular. Özellikle Bolşevizm'in hareketin doğal gelişimini engellediği dö­nemden önce Rus anarşistlerinin bu harekete yapacakları katkıların paha biçilmez bir değeri olacaktı. Kitleler acilen, kendilerinin düşüncelerini formüle edip geliştirecek, bu düşünceleri yaşamın büyük arenasında hayata geçirmelerine yardım edecek ve hareketin biçimi ve doğrultusu üzerinde özenle çalışacak militanlara ihtiyaç duyuyorlardı. Anarşistler böyle bir militan yaşamı bilmiyor ya da istemiyorlardı. Bu nedenle anarşistler hem kendilerine hem de harekete zarar verdiler. Örgütsel ve kültürel güçlerini bu harekete vaktinde aktarmayarak, hareketin, yoksul köylülerin yetersiz kuramsal güçleriyle ağır ve acı bir şekilde gelişmek zorunda kalmasına yol açtılar. Kendilerini yaşamakta olan bir tarihin dışında tutarak, böylece kendilerini de hareketsizli­ğe ve kısırlığa mahkum etmiş oldular. Ezilen insanlığın tarihsel görevlerini yerine getirme amacında olan ve mevcut devrimci dönemde bir benzeri daha olmayan bu denli önemli ve büyük kitlesel hareket boyunca, Rus anarşistlerinin kendi çevreleri içinde kaldıklarını ve adeta uyuduklarını belirtmek zorundayız. Aynı zamanda bu acı durumun rastlantısal olmadığını, aşağıda bahsedeceğimiz çok özgün nedenlerden kaynaklandığını görüyoruz. Anarşist kuramcıların büyük çoğunluğu entelijensiya kökenlidir. Bu olgu oldukça çarpıcıdır. Anarşist saflardayken bile, birçoğu içinden çıkıp geldikleri psikolojik şartlanmışlıklardan tamamen kurtulamamaktadırlar. Anarşist kuram üzerine diğer yoldaşlardan daha çok kafa yorarlar; ve böylelikle yavaş yavaş kendilerini anarşistlerin liderleri olarak değerlendirme noktasına gelirler; kendilerini, anarşist hareketin onlarla başladığı ve hareketin kaderinin onların doğrudan katılı­mına bağlı olduğu düşüncesine kaptırma noktasına gelirler. Ancak Mahnovşçina, onlardan çok uzak bir bölgede, üstelik çağdaş toplumun en alt katmanları arasında yeşerdi. Kendi çevrelerine kapanmış olan bu anarşist kuramcılardan yalnızca birkaçı, Mahnovşçina'nın gerçekten de anarşizmin yıllardır beklediği bir hareket olduğunu kavrama duyarlılığını ve cesaretini kendinde bulabildi ve hemen yardıma koştu. Entelektüel ve eğitimli tüm anarşistlerin arasından, yalnızca Volin'in bütün yeteneklerini, gücünü ve bilgisini hareketin hizmetine sunarak bizzat harekete katıldığını söylemek daha doğru olacaktır. Di­ğer anarşist kuramcıların tümü bu hareketten uzak durdu. Bu ne Mahnovşçina'nın ne de anarşizmin yaklaşımıdır, tam tersine, işçi ve köylülerin tarihsel hareketi boyunca, son derece dar, pasif ve çaresiz olan anarşist birey ve örgütlerin; emeğin kurtuluşu ve anarşizm ideali kendileri için değerli olan ama kendi projeleri kan revan içinde ortaya çıkıp onları saflara çağırdığında, ya bu proje içinde yer almak istemeyen ya da yer almaktan korkanların yaklaşımıdır. Daha da önemli olan, çaresizlik ve eylemsizlik içindeki anarşistlerin, anarşist kuram ve anarşist saflardaki örgütsel bulanıklık konusundaki yaklaşımlarıdır. Anarşizm ideali güçlü, yapıcı ve son derece açık seçik olmakla birlikte, emekçilerin toplumsal hareketiyle doğrudan ilgisi olmayan çeşitli alanlarda, bazı handikap ve belirsizlikleri de içinde taşır. Bu durum ise, anarşist idealin ve pratik anarşist programın çarpıtılmış yorumlarının türemesine zemin hazırlar. Bu nedenle birçok anarşist tüm enerjisini, anarşizmin temel sorununun, sınıfların ve tüm insanlığın kurtuluşu mu, yoksa bireyin kurtuluşu mu olduğu sorusuna adar. Bu soru anlamsızdır ancak yeterince açık olmayan bazı anarşist yaklaşımlardan kaynaklanmaktadır ve yalnızca anarşist düşünce ile eylemin yanlış anlaşılmasına hizmet etmektedir. Bireysel özgürlük konusunda yeterince açık olmayan anarşist teori, suistimal için daha geniş bir alan yaratmaktadır. Elbette kararlı bir iradeye ve iyi gelişmiş devrimci bir öngörüye sahip olan etkin unsurlar, bireysel özgürlük bağlamındaki anarşist yaklaşımı, diğer bireylerle kurulacak anarşist ilişkiler şeklinde ve kitlelerin özgürlüğü için kesintisiz bir anarşist mücadele olarak anlarlar. Ancak devrimci tutkuyu hissetmeyenler ve en çok kendi "ben"lerini ortaya koyma noktasında yoğunlaşanlar, bu düşünceyi bildikleri gibi kavrarlar. Ne zaman, pratik anarşist örgüt sorunu ya da ciddi amaçları olan bir örgütlenme sorunu dile getirilse, bu tip kişiler çabucak bireysel özgürlük bağlamındaki anarşist yaklaşıma sarılıp her türden örgütlenmeye karşı çıkarak sorumluluktan kaçarlar. Her biri kendi bahçesine kaçar, kendi işiyle meşgul olur ve kendi anarşist anlayışı üzerine vaaz verir. Anarşistlerin düşünce ve eylemleri böylece bir tür akıl hastalığı noktasına vardı­rılarak paramparça edilmektedir. Ortaya koyduğumuz tüm bu yaklaşımlardan ilham alan Rus anar­şistleri tarafından savunulan birçok somut anlayışa rastlıyoruz. 1904-1907 yılları arasında, anarşist mücadele yöntemi olarak, kısmi kamulaştırmayı ve bireysel terörü vaaz eden Beznaçaltsi (Efendisiz) ile Çernoznamentsi'nin (Kara Bayrak) pratik programlarına tanık olduk. Bu programların kazara anarşist olmuş kişilerin keyfi heveslerinden başka bir şey olmadığını fark etmek hiç de zor değil ve bu tür programlar ancak devrime ve halka karşı yeterince gelişmemiş bir sorumluluk duygusu pahasına anarşizm çerçevesinde önerilebilirdi. Daha yakın dönemlerde de birçok anarşist yaklaşım gördük; bu yaklaşımların kimi devlet otoritesine veya kitleler üzerinde tahakküm kuran iktidarlara sempatiyle bakarak, kimi örgütlenme ilkelerini bir bütün olarak reddedip bireyin mutlak özgürlüğünü savunarak, kimi de özellikle anarşizmin "evrensel" görevleriyle ilgilenerek, pratikte, sonuç olarak mevcut dönemin acil ihtiyaçlarından kaçıyordu. Onlarca yıldır Rus anarşistleri örgütsüzlük hastalığından çekmektedir. Bu hastalık somut düşünme yeteneklerini tahrip etti ve onları devrim anında tarihsel bir eylemsizliğe sürükledi. Örgütsüzlük sorumsuzluğun ikiz kardeşidir, ikisi birlikte, güdükleşmiş bir düşünceye ve beyhude çabalara yol açmaktan başka bir işe yaramaz. Kitlesel hareket, halkın derinliklerinden yükselerek, kendini Mahnovşçina özgüllüğünde ortaya koyduğunda, anarşistlerin tamamen hazırlıksız, zayıf ve şaşkın oldukları böylece görülmüş oldu. Bize göre bu durum geçicidir. Bu durum, Rus anarşistleri arasındaki fikir berraklığı ve örgütlenme eksikliğiyle açıklanabilir. Rus anarşistleri örgütlenerek, anarşizm için çaba harcayan ve kendini samimi bir şekilde işçi sınıfına adayan kişilerle bağ kurmak zorundadırlar. Anarşizmin içindeki parçalayıcı ve keyfi unsurlar ancak o zaman ayıklanabilecektir. Anarşizm ne mistisizmdir, ne güzellik üzerine verilen bir söylevdir, ne de bir umutsuzluk haykırışıdır. Büyüklüğü, her şeyden önce kendisini ezilen insanlığa adamış olmasından kaynaklanmaktadır, bu saydıklarımızdan değil. Anarşizm, içinde gerçeği, kahramanlığı ve kitlelerin özlemlerini taşır ki, günümüzde, kitlelerin mücadelelerinde bel bağlayabilecekleri tek toplumsal öğreti anarşizmdir. Ancak bu gü­veni hak edebilmek için, anarşizmin büyük bir düşünce olması, anar­şistlerin ise sadece bu düşüncenin platonik sözcüleri olması yetmemektedir. Anarşistler kitlelerin devrimci hareketlerine doğrudan ve kesintisiz bir şekilde katılmak zorundadırlar. Ancak o zaman herhangi bir hareket anarşist idealin bütünlüğünü teneffüs edecektir. Hiçlikten ancak hiçlik çıkar. Her kazanım sürekli bir çabayı ve fedakarlığı gerektirir. Tarihsel rolünü tam olarak belirleyebilmesi için anarşizmin bir eylem ve irade birliğine ihtiyacı vardır. Anarşizm kitlelere gitmeli ve kitlelerle kaynaşmalıdır.
Sayfa 185
·
61 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.