Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

VAHYİ ANLAMAYA ÇALIŞ
Muhkem vahyi bilgiye ulaşamadığı halde hanifler gibi adil olanı arayan kişi, fıtratın ve eşyanın kanunlarını arıyor demektir. Hz. İbrahim'in ay ve güneş kıssasına bu açıdan da yaklaşılabilir. İnsanın yaratılışındaki, türeyip-yayılan canlılardaki veya nefislerimizdeki ibretlere dikkat çeken ayetleri de bu çerçevede değerlendirebiliriz.7 İnsanın ve doğanın tabiatını algılamaya ve adil olanı bulmaya yönelen her kişi, fıtratıyla uyum içinde olan bazı doğruları yakalayabilir. "Müslüman değil ama insan" değerlendirmesi, böyle bir çerçeveyi tanımlayabilir. Zaten Rabbimiz de Kur'an'da en fazla "insan"a hitap etmektedir. İnsanı sıradan canlılardan ayrıştıran özellik, fıtrata ve eşyanın tabiatına uygun olanı veya adaleti arama kapasitesidir. Bu kapasiteyi çalıştırmak erdemliliktir. Rabbimizin "Kendi nefislerinizdekini görmüyor musunuz?" (Zariyat, 51/21) sorusu da,"afaktaki ve enfüsteki ayetler"e dikkat çekmesi de (Fussilet, 41/53); yani evrenin uçsuz bucaksız ufuklarından, kendi öz benliklerimizde bulunanı kavrayıp tefekkür etmemizi istemesi de, insanları erdemli ve adil mü'minler olmaya yöneltmek içindir. İnsan, mikro ve makro alemde kainatın kitabına ibretle bakarak, yaratıcısını aramak ve bulmak, ana hatlarıyla da her yerde ve zamanda doğru görülmeyen hırsızlık, gasp, işkence, yalan gibi kötülükler karşısında eminlik, akdine vefa, yardım, adalet isteği gibi doğru olanı ayırt etmek fıtratında yaratılmıştır. Ancak eşyaya isim verme özelliğinde olduğu gibi, hayatın amacını kavramada da insan fıtratına yerleştirilen bu kapasitenin hak olarak ortaya çıkmasını, insan fıtratını ve eşyanın tabiatını en iyi bilen Yaratıcımızın ilahi vahyi sağlar ve yönlendirir. Zaten fıtratın ve eşyanın tabiatı ile vahyi ölçülerin bütünleştirilmesi, Kur'an'ın amacıyla bütünleşilmesi demektir.
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.