Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

316 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
John Steinbeck bizleri yine 1930’lu yılların Amerika’sına götürüyor. Ekonomik bunalımların had safhada olduğu, işçi sınıfının ezildikçe ezildiği, öte yandan sermaye sahibi birkaç yüz kişinin zenginleştikçe zenginleştiği bir garip dönemdir bu. Geniş perspektiften bakıldığı zaman yazarın bir başka kitabı olan ‘Gazap Üzümleri’ ile birçok ortak noktası olduğu görülebilir. Olayın kahramanları o dönemlerde ‘kızıllar’ diye nitelendirilen komünist iki arkadaştır. Mac yıllardır komünist parti üyesi olarak işin kurdu iken, Jim partiye yeni katılan bir çaylaktır. Bir süre hapiste kalan Jim hayatını anlamlı kılacak bir dava aramaktadır. Neden katıldığını da şu şekilde açıklamaktadır. “…O hücredeki beş kişi de aynı koşullarda yetişmişti. Bazılarının hali daha bile kötü. Hepsi de öfkeliydi ama bu başka tür bir öfkeydi. Bir patrona ya da bir kasaba yönelik değildi öfkeleri. Patronlar sisteminin bütününden nefret ediyorlardı. Bu farklı bir şeydi. Aynı türden bir öfke değildi. Burada başka bir şey vardı Mac. Bir kere umutsuz değillerdi. Sakindiler ve bir faaliyet içindeydiler; kafalarının gerisinde, nefret ettikleri sistemden önünde sonunda kurtulacakları inancı vardı. Bu adamlarda bir tür huzur vardı diyorum sana.” Yazar, olay örgüsü etrafında Jim karakterinin nasıl adım adım gelişerek bir dava adamına dönüştüğünü başarılı bir şekilde okuyucuya gösterir. Torgas Vadisi elma bahçeleriyle dolup taşan bir bölgedir. Elmalar olgunlaştığı zaman mevsimlik işçiler getirilir ve elmalar toplatılır. Ancak işçiler çok zor şartlar altında çalışmaktadırlar. Kampları pislikten geçilmemektedir, günlük kazançları karınlarını dahi doyurmamaktadır. Tüm bunların üstüne toprak sahipleri işçi ücretlerinde indirim kararı alınca işçiler çılgına dönerler. Bu durumu halkın kitlesel uyanışı için fırsat bilen Mac ve Jim büyük bir grev başlatmak için Torgas’a giderler. Halkı örgütlemek ve bir arada tutmak için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Özellikle Mac işçilerin birliğini sağlamak adına etik kaygıları dahi göz ardı etmektedir. Onun için birkaç grevcinin ölmesi işlerine gelir. Çünkü bu halkın kenetlenmesini sağlar. Bu noktada kitaptan çok güzel bir anekdotu eklemeliyim. Mac ve Jim işçi liderinin hamile kızına doğum için yardım etmektedirler. Mac orada bulunan bütün işçilerden bez parçası ve sıcak su ister. Herkes elindeki bezi ya da elbisesinin bir parçasını kesip verir. Uzun uğraşlar sonucunda doğum gerçekleşir. Mac doğum sonrası temiz veya kirli bütün bezlerin yakılmasını ister ve Jim ile aralarında şu diyalog yaşanır; “-Bütün bezleri kullanmadığın halde…” diye sordu Jim. “London’a neden hepsini yakmasını söyledin?” “-Anlamadın mı? Bir parça bez veren herkes bu işte bir payı olduğunu düşündü. Hepsi bebek için bir sorumluluk duydu. Bebek onlara da aitti artık, çünkü doğumuna katkıları olmuştu. Bezleri geri vermek bu bağı kesmek olurdu. Birisini hareketin parçası yapmanın en iyi yolu ondan bir şeyler almaktır. Bahse girerim, hepsi şu anda kendini çok iyi hissediyordur.“ Mac ve Jim’in gayretleriyle grev gerçekleştirilir ve devam etmesi için türlü engelleri aşmaları gerekir. Vadide tekel konumundaki toprak sahipleri grevcileri yıldırmak için ellerinden geleni yaparlar. Yeni işçiler getirtirler, sahibi oldukları gazetelerde grevciler aleyhine propaganda yaparlar, polis gücünü kullanırlar. Hatta ağır şiddet olaylarına başvururlar. Bunlar işe yaramayınca büyük toprak sahiplerinden biri grevcilerle anlaşmaya gelir; “Bir evim ve çocuklarım var,” dedi. “Çok çalıştım. Benim sizlerden bir farkım olduğunu sanıyorsunuz. Beni de bir işçi olarak görmenizi isterim. Her türlü işte çalıştım ve kazandım. Aranızda radikallerin çalışma yaptığını duyduk. Buna inanmıyorum. Amerikan ideallerine sahip bir Amerikalının radikallere kulak vereceğine inanmıyorum. Hepimiz aynı gemideyiz. Zor zamanlardan geçiyoruz. Hepimiz geçim derdi peşindeyiz ve birbirimize yardımcı olmak zorundayız.” Ülkemizdeki zengin sermaye sahiplerinin de dilinden düşmeyen bu argümanlarla işçi sınıfını grevlerinden vazgeçirmeye çalışırlar. Ancak işçiler pes etmez. İşçilerin mücadelesini okurken İsmet Özel’in şu mısraları canlanır gözümde; “Ben merd-i meydan Yani toprağın ve kanın gürzü Güllerin bin yıllık mezarı bendedir Yukardan bakarım efendilerin pusatlarına İnsanların bütün sabahlarını merak ederim Gök hırpalanmaktadır merakımdan Itır kokan benim yumruklarımdır Benim kavgamdır o, aşk diye tanınan Alanlara çok bilenmiş yüreğim alanlara Vurulsun kösleri şu gavur sevdamızın Vursun isyanın bacısı olan karanlığa Zülküf de vursun Yüzüne ay kırıkları çarpıp uyansın sevdiğim” Mac ve Jim kurtarmak istedikleri halkın kendilerine düşmanca yaklaşacaklarının farkındadır. Çünkü halka ‘kızıl’ nefreti aşılanmıştır. Mac “siz nesiniz?” gibi bir soru ile karşılaşınca şöyle cevap verir; “Nasıl baktığına bağlı. Eğer otuz bin dönüm toprağa ve bir milyon dolara sahipsen kızılların alayı orospu çocuğudur. Ama London için, bir işçi için onlar, domuz gibi değil, insan gibi yaşamanız uğruna size yardımcı olmaya çalışan insanlardır, anlıyor musun? Elbette siz haberleri gazetelerden okuyorsunuz, gazetelerin patronları toprak ve para sahipleridir, bu yüzden bizler onlara göre orospu çocuğu oluyoruz, anlıyor musun? Bizi tanıdın ve öyle olmadığımızı gördün. Kararını kendin vermelisin.” Kitapta komünizm güzellemesi gözümüze çarpıyor. Elbette bir sempati duymamak elde değil. Ancak ihtiyatı elden bırakmadan okunmalı. George Orwell’ın Hayvan Çiftliği kitabını hatırlamalı ve gücü elinde bulunduran komünistlerin, en azılı kapitalistlerden bile beter olabileceklerini unutmamalıyız. Global bir hareketlenme amaçlayan sosyalistler iyi niyetli ve şirin gösterilseler de Steinbeck kapitalizm ya da komünizm taraftarı değildir. O olayları felsefi bir şekilde yorumlayan ve nereye varacağını merak eden bir gözlemcidir. Bitmeyen Kavga; işçilerin, toprak ve sermaye sahipleri karşısında birey olarak zayıf iken, birleştiklerinde herkesten güçlü bir dev oluşunu resmediyor. ‘On kişinin, bir kişinin kaldırabileceği yükün on iki mislini kaldırabileceğini’ söyleyen Mac durumu özetliyor aslında. Bitmeyen Kavga; işçilerin penceresinden dünyayı seyretmemizi sağlıyor. Bitmeyen Kavga; tüm bu hırgürün içinde ‘kendisi için bir şey istemeyen’, ulusunun ve ülkesinin refahı için hayatlarını ortaya koyan insanların davasını açıkça görmemizi sağlıyor. Bu fikirleri taşıyan insanların öcü olmadıklarını gösteriyor bizlere.
Bitmeyen Kavga
Bitmeyen KavgaJohn Steinbeck · Sel Yayınları · 20165,9bin okunma
··
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.