Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

148 syf.
·
Puan vermedi
Müslüman insanın şahsiyeti neydi? Ne oldu? Gül yetiştiren, masal anlatan, dede-torun kuşak farkını naifliğiyle anlatan dedelerinin zamanına gıpta ile bakan bir gençlik vardı. Hani şu eve giriş saatinin akşam ezanı ile olan bir zaman. Sonra Şehir hayatımız oldu, şehrin gece hayatı oldu, gecenin ve gündüzün iki farklı insanı oldu, Değişim istedik. Önce rahat, refah bir hayat sonra özgür. Değişimi arzularken taklit bir millet olduk.... İnsan neyi arar? İnsan hayattan neyi bekler? İnsanın sınırları var mıdır?.... İnsanın kendini aramasında Doğu-Batı çatışmasının olduğu bir eser. İnsanlar çabuk alışıyor, her şeye....(her şey ne?) Belli sınırları olmalı milletlerin, insanların bir şeyleri körü körüne kabullenmek taklittir, düşünmeden yoksun olmaktır. Düşünce özde yenilikleri var olan düzenine katma değil var olan düzene uygun bir biçimde katmadır. İnce çizgilerin hep diğer tartafında kalmış bir millet olmak düşüncede yanlış olmaktır. "...kendisi gibi yaşamasını öğütlemez ama kimseyi de kendi yaşamına karıştırmaz." Biz beğendiğimiz bir kültürü kendi kültürümüzün önüne koyuyoruz, bunun eleştirisi olan bir eserdir. Önce oryantalist bir hayatın konuğu oluyoruz; Yavuz, Sitare, Zelda, Çarli... ile, sonra iç hesaplaşmaları olan gül yetiştiren adamın hayatına. Bahsettiğimiz ince çizgi iki hayat arasında gidip gelen bir anlatımla farklı açılardan insan ruhunun iç yaşantısına değişimine tanıklık etmenizi sağlayan bir eser. ---spoiler--- Gül yetiştiren adam savaş yıllarında birçok arkadaşını kaybetmiş bunu çokta önemli olmadığını, kayıpların oluşturduğu boşluğun yerini hiçbir şeyin almadığını anlaması ile sadece evde kalarak hiç çıkmayarak kendi çapında bir eylemle bir duruş sergilemiştir. Fakat sonradan fark etemiştir ki insan eve kapanıp kalmakla değiştirmek isteği bir dünyayı değiştiremez. 50 yıl evden çıkmamış, çeşitli tohumlarla gül yetiştirmiş yaşadığı yörede gizemli bir hava sergilemiş tuhaf kaderli bir adamdır. İçindeki duygu arayışından mistik bir arayışın içinde olduğunu görüyoruz. İnsan duygularının her kapısının dini bir yan taşıdığını, ağlamaya verdiği tanımdan anlamak mümkün. "Ağlamak... ...yalnız gözyaşı dökebilen insan anlayabilir bazı şeylerin hikmetini. Biz, hüzün peygamberinin (svs) ümmetiyiz, ağlayabilenler ağlar, ağlayamayanlar ağlar gibi yapar." Savaşı anlatma tabirleri ise tepit gibi tespittir. "Savaşarak neyi ortadan kaldırmak istemişlerse, savaştan sonra o gelmiştir." Savaşın belli amaçlar gösterilerek yaşanması sonrasında kaldırılmak istenen davranışı hayatın merkezine konulması kaçınılmazdır. Gül yetiştiren adam bunu fark ettiğinde ölümün iki yüzü olduğunu düşünür. Kendisinin hareket eden bir ölüden farkı olmadığını söyler. Yıllar sonra bir gün dışarı çıktığında hayatın hiçte bıraktığı gibi kalmadığını anlar. Hayat tüm detayları ile değişmiş ve insanlar bu değişime hemen alışmışlardır, yadırgama yok yadırganacak bir şey yoktur. İnsanoğlu her şeye alışabiliyor. Camide imamın sakalsız oluşu, insanalrın kılık kıyafeti, fötr şapka takmaları.... namazdan sonra sorar gül yetiştiren adam; Ey insanalar siz nasrani (Hristiyan) misiniz? Siz mecusi (Zerdüştçü) misiniz? Siz hangi milletsiniz? Diye sorular sorması dehşet verici sorulardır. Batının ahlak ve fiziki yapımıza bu kadar işlemesi, kültürümüze güzellikleri alacağımıza başka kültürlerin taklidi olmamız acınası bir durumdur. Başka bir hayat daha anlatır yazar. Batının tüm yaşamını ahlakını almış hayatların yansıması Sitare... Özgür ruhlu, gecelerin ve rahat hayatların insan psikolojisindeki etkilerni. İnsanlar değişmiştir, şehir değişmiştir ve ahlak yıkılmaya yüz tutmuştur. Yanlışın yaşama sindiği bir ortamda doğrunun eğrelti durduğu bir çağdaş anlayış oluşmuştur. İnsanlar birbirini tanımıyor, herkes sadece birbirini görmeye aşina. Kimin ne zaman nerede karşınıza çıkacağını kestiremiyorsunuz, bu yapmaz diye bir tabiri hiçbir şekilde kullanamıyorsunuz. Herkes kafasında yarattığı insan profilinde size bakıyor, siz o profile ayak uydurma zorunluluğu hissediyorsunuz. Psikolojinin temelinde var olan benlik duygusu sahte duyguların eşiğinde insanları uçurumlara sürüklüyor. "Aslında hepimiz dağılıp gideceğiz, sen de, ben de, hepimiz. Hiçbirimiz kendimize ait yerlerde gezinmiyoruz." Gül Yetiştiren Adam yazarın ilk ve son romanıdır. Gazetede şidilerde Yeni Şafak'ta köşe yazarlığı yapan yazar, deneme ve hikayeleri ile bilinir. Ölüm temalı kitapları, insanlara kulluk bilincini hatırlatma üzerine müslümanca yaşama dair eserler vermiştir. Yedi güzel adam dediğimiz edebiyatımızda dostluklarıyla da bambaşka bir soluk olan yazarlardan biridir. Adil Erdem Beyazıt, Cahit Zarifoğlu, Mehmet Akif İnan, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil, Alaaddin Özdenören, Rasim Özdenören. Alaaddin Özdenören ile ikiz kardeştirler. Üretken bir sanat gurubununda birlikte üyesi olmuşlardır. Rasim Bey bu romanı 1979 yazmasına rağmen günümüz toplumunu anlatmaktadır bu da sanatın geleceğe karşı doğru tespitlerinin kanıtıdır. Ders çıkarılacak güzel bir eser. Okunmalı. Keyifli okumalar!
Gül Yetiştiren Adam
Gül Yetiştiren AdamRasim Özdenören · İz Yayıncılık · 202117,7bin okunma
·
60 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.