Sanırım Ursula K. Le Guin için mentor tanımını sıkça kullanıyorum. Lakin üstadın bu konudaki yetileri gerçekten şaşırtıcı düzeye çıkıyor günbegün. An itibariyle fikirlerimi, düşüncelerimi okumayı geçip; geçmişte sorduğum sorulara dahi erişebileceğini keşfettim. Büyüme çağını aşmış olsam dahi hala sormaya devam ettiğim soruları da yineledim. Geleceğe dair seçimler konusunda tereddüt eden birçoklarının okuduğunda bu kitapta kendisinden bir şey bulacağına inanıyorum. Gerçeklerin yalın bir şekilde aktarıldığı Owen ve Natalie arasındaki diyaloglarıysa ekstra haz alarak okudum. Bu duru anlatıyı gerçekten seviyorum her şey olduğu kadar ne eksik ne fazla. Temas ettiği noktalarda çoğunlukla “Hah! Tam da bu!” diye onaylayan bir iç ses vardı.
Owen yüce anlarını sıralarken istemsizce onu anladığımı hissetmek kolaydı ama yabancılık hissettiği o an! Okurken hayli şaşırdım, benzer bir durumda tanımlayamadığım o garip karmaşayı Ursula’nın bana “İşte bunları yaşadın,” der gibi açıkladığını düşündüm. Kısaca yine hayli öznel sebeplerden vurulduğum bir kitap oldu. Yaşamaktan her daim korkmaya devam etmek değil bu sürüp giden; hayatın kendisi. Ne için yaşayacağımı, neler istediğimi keşfetmek için deneyerek yaşadığımı ve depremlerle sarsılsam dahi tekrar ayağa kalkmam gerektiğini yine yeniden anımsadım. İyi ki.