Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İran masasının başındaki görevli, Tahran'daki CIA görevlilerine böyle bir şeyin tekrarlanmayacağından emin olduğunu bildiriyordu. Ancak ülkesinden kaçan İran şahının ABD'ye kabul edilmesi halinde aynı şeyin bir kez daha olabileceği düşünülüyordu. 21 Ekim 1979'da, Tahran'daki CIA görevlisi William J. Daugherty, merkezden aldığı telgrafı hayretle okudu. Hasta olan devrik İran şahı, tedavi amacıyla ABD'ye kabul edilmişti. Başkan Carter, şahın yakın dostlarının ve özellikle Henry Kissinger'ın baskılarına boyun eğmek ve şahın ABD'ye gelmesine izin vermek zorunda kalmıştı. Yeni İran yönetiminin intikam almak için bazı adımlar atabileceğinden endişe eden Carter için bu karar hiç de kolay olmamıştı. Jimmy Carter, "Eğer İranlılar, bir yolunu bulup 20 deniz piyademizi rehin alır ve her sabah güneş doğarken birini kurşuna dizerlerse ne yaparız?" diye soruyor ve ekliyordu: "Şah, tenisi California'da oynayacağına gitsin Acapulco'da oynasın diyerek ABD'ye gelmesine karşı çıkıyordu. Şahın armağanlarıyla yıllardır şımartılmış ABD'li dostları, sonunda ABD başkanını ikna etmeyi başardı ve şah ABD'ye geldi. Bu arada Beyaz Saray'dan hiç kimse CIAnın bu konuda ne düşündüğünü sormak zahmetine bile katlanmamıştı. İki hafta sonra Humeyni yanlısı bir grup İranlı öğrenci Tahran'daki ABD Büyükelçiliği'ni işgal ederek elçilik mensuplarının tamamını rehin aldı. Ve böylece 53 elçilik mensubu, Jimmy Carter'ın artakalan 444 günlük başkanlık süresince, Humeynî yanlısı İranlı gençlerin elinde dayanılmaz bir cehennem azabı yaşayacaktı. İşkencelerin en şiddetlisini ise İran'a gelmeden dokuz ay önce CIAya giren, İran siyaseti ve İran halkı hakkında hemen hiçbir bilgisi olmayan Daugherty görecekti.
·
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.