Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

330 syf.
7/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Hangi Kardeş?
Nasıl bir Dünya ki bu, hiç sevmediğiniz veya asla okunmamalı veyahut da okunmasa da olur gibi bir saçma anketle karşılaşmamak için elimizden geleni yaparız fakat bazen denk gelebiliriz bu pervasız yorumlara. Hayır ben de mi bir sorun var ya da matematiksel istatistiklerde. Oy çokluğu ile alınan bir karar adaletin simgesi değil midir? Bakıyorum Zülfü Bey, bir eser yazar ve ardından bine yakın inceleme, çok okunma, çok beğenilme ama biri de bir yerde beğenmediğini öyle bir belirtir ki sanki yazar dünyanın en kötü yazarıdır. Hayır arkadaş Zülfü Livaneli'nin yaptığı besteler veya gezdiği restaurantlar beni ilgilendirmiyor. Yazdıkları ilgilendiriyor sadece. Serenad olsun, Son Ada olsun, Huzursuzluk olsun gerçekten güzel değil miydi, farklı değil miydi? Eee, o halde herhangi bir yabancı yazarın herhangi bir ankette, hakkında en ufak bir olumsuzlukta edebiyatçı kesilen, onun hakkını savunan insanlar, konu kendi kültürümüz, kendi yazarımız olunca neden kenardan seyrediliyor? En sevmediğiniz yazarlar hatta okunmaması gereken yazarlar nelerdir? Elif Şafak, Ayşe Kulin, Zülfü Livaneli... Hemen böyle başlıyor liste değil mi? Ve kimse de bir tepki yapmıyor yapsa da küf çıkıyor. Ama orta ölçekli yabancı yazarlar hakkında bir liste olsa hemen sağdan soldan bir ağır abi çıkar, hayatınızda duymadığınız en afili bir kaç terim söyler ki, darağacında asılmaya giden yazarımızı hemen ipten kurtarır. Kötü yazarlar var elbet fakat Zülfü Livaneli o kadar berbat bir yazar değil be dostum. Mutlaka kendini okutur, zorlanmazsın. Gel biraz da bu romandan bahsedeyim sana, nedir ne değildir diye. Öncelikle esere başlarken, öyle eseri sanki büyülemek ister gibi oradan, buradan cümlelerle süslemekle filan uğraşmıyor yazarımız. Direkt dalıyor konuya! Sakin konuşuyor, sakin konuştuğu kadar da hiç ummadığımız anda da çok değişik bilgilerle de konuyu zenginleştiriyor elinden geldiğince. Aslına bakarsanız bu romanı okurken bir Ahmet ümit havası sezdim. İşte anlarsınız ya klasik polisiye ve sosyal hayat üzerine. Fakat Ahmet Ümit gibi esas katile yoğunlaşan bir hava ile karşılaşmayacaksınız. Sadece benzerlik var ama bu bile eseri güzel yapmış doğrusu. Zaten Zülfü Bey de röportajında bunu belirtiyor, kurgunun aniden geliştiğini, bir plana göre oluşmadığını. Karadeniz kıyısında yaşayan münzevi bir adam olan Mühendis Ahmet Bey, bir gün korkunç bir olayla karşılaşır. Komşuları Arzu Hanım bir cinayete kurban gider. Bunun üzerine de gazeteci bir kız olayı aydınlatmak için bu mühendisin yaşadığı kasabaya gelir ve Ahmet Bey'in evinde konuk olur. Bir yandan cinayet üzerine konuşulurken bir yandan mühendisin kardeşi Mehmet Bey'in hikayesini dinleriz. Esas konuda bu ya zaten, Kardeşimin Hikâyesi. Öncelikle psikolojik ağırlıklı bir roman okuyacağınızdan şüpheniz olmasın ki Ahmet Bey de kendisine dokunulmaması gereken bir hastadır zaten. Fakat Ahmet ve Mehmet profilinden ziyade esas önemli bir dert var ki o da aşktır. Zaten kurgu bunun üzerine tasarlanmış ve bunun üzerinden yürümüş. O aşk ki maddi ve manevi ne tür zararları vardır bir bilseniz demiş roman. Onu gören, duyan, bilen, hisseden ayvayı yemiştir zaten demiş roman. Hele bir de karasevda var ki ona yaklaşan erir, biter demiş roman. Ben şuna inanıyorum ki çoğu kişi ben şuna âşık oldum, buna âşık oldum gibi kelimeler söyler ki hepsi yalandır. Zaten demiyor mu yazarımız '' İnsanın en kötü yalanı, kendine karşı olanıdır'' diye. Ya, gördün mü sen koskoca bir yalancısın, ben de öyleyim gerçi. Biz hiçbir boka âşık olmadık dostum. Ancak kendimizi kandıralım. Ha, belki sevmişizdir fakat âşık olmadık. Çünkü âşık adam ortalıkta dolaşmaz, kimse bilemez onu. Zaten o bedensel olmasa da ruhen çoktan ölmüştür. Neyse sen yine de kendini âşık oldum gibi zannet. Ne de olsa o da güzel bir duygu. Son olarak kurgunun iki insan ve bir oda arasında sıkışması ve son sayfalarda duymak istediğim hayretlikleri pek duyamadığım için bu yüzden çok sevemedim. Ama bakın yazarı cumburlop kötülemedim, insan gibi eleştirdim, ...'unu çıkarıp düşük puan da vermedim. Yukarıdaki argoyu niye nokta ile kapamadınız derseniz, o laf orada alenen gerekiyordu da ondan derim. Hem çok yakıştı oraya. Yeryüzünde hiçbir laf onun yerini tutamaz. Ustası için bknz. Stephen King. Ayrıca cinayet ve katil üzerine başlayan bir kurgunun ilerleyen sayfalarda ondan uzak kalarak, büyük bir merak ve açlık içinde kalmamız da ikinci bir eksi bence. Sonuç olarak çoğu kişi büyük bir beğeni ile okuyacaktır, buna eminim. Saygılar...
Kardeşimin Hikayesi
Kardeşimin HikayesiZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2019105,6bin okunma
·
9 görüntüleme
mithrandir21 okurunun profil resmi
Livaneli'yi ben de severim. Yazarlığının yanında sanata dair birçok eserleri de mevcut. İşviçre çakısı gibi adam desem yalan da olmaz hani. Benim de dikkatimi çekti, sinirlendirdi de, sitede anlayamadığım şekilde bir Livaneli eleştirme furyası var, saçma bir şekilde de almış başını gidiyor. İsmail, dün burada bir yorum okudum, inceleme beğenileri sürekli üçlü rakamlarda olan bir okur Ayşe Kulin'i aşk romanı yazarı diye bilip bir nevi eleştirmiş. Beğeni sayısının boşluğu ve eleştirdiğimiz popüler kültürün aslında ne kadar içinde olduğumuzu gösteriyor. Eline sağlık, güzel yazmışsın.
İsmail okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Uğur. Dediğin gibi hakikaten İsviçre çakısı gibi bir adam... Benim kızdığım nokta ise eleştirinin dozundan ziyâde, tamamen silip atma. Adam Miraç Çağrı ile bir tutuyor ya. Gülen mi ağlan mı? Elbette o yazar da ilerde daha iyi olacaktır fakat şu anda, şu saatte bir tutamazsın. Aldığı onlarca ödülü saymıyorum bile. UNESCO elçiliği yapmış bir adam, besteleri ün salmış bir adam, ama bir çırpıda en kötü adam olacak ha. Yok öyle dava. Ayşe Kulin de öyle. Beğenmediğin bir eserin olabilir fakat linç etmek niye veya bir eser üzerinden genelleme yapmak?
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.