Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Oblomovluk (özetle)
İnsanların kusurlarına, yalanlarına, iftiraya, dünyaya bulaşmış kötülüğe karşı tiksinti duyup insana hasta olduğunu kanıtlamak istediği zamanlar olurdu ve birden, içinde düşünceler tutuşur, tıpkı denizin dalgaları gibi kafasında gezinip dolanmaya başlardı, sonra bir niyet belirir, bütün kanı onunla yanıp kavrulurdu, kasları kıpırdamaya başlar, damarları gerilir, niyet bir hevese çevrilirdi: ahlak gücüyle harekete geçen o, bir anda hızla iki-üç pozu peş peşe değiştirir, ışıl ışıl gözlerle yatakta yarıya kadar doğrulur, ayaklarını indirir ve heyecanla çevresine bakınırdı... İşte işte bir heves gerçekleşiyor, bir hamleye dönüşüyor... ve o sırada, Tannm! Böyle yüksek bir çabadan nasıl mucizevi, nasıl mutluluk verici bir sonuç beklenebilir! Ama sonra birden, sabah uçup geçer, gün akşama varır, o günle birlikte Oblomov'un yorgun hisleri de huzura kavuşur: fırtına ve heyecan ruhuna boyun eğer, kafası düşüncelerden arınır, kanı damarlarında daha ağır akmaya başlar. Oblomov yattığı yerde sessizce, dalgın bir halde döner ve pencereye, göğe hüzünlü bir bakış yönelterek, dört katlı bir evin arkasından görkemle batan güneşi kederle seyreder. Ve kaç kez, kaç kez uğurlamıştır o böyle batan güneşi!
Sayfa 89 - Çeviri: Sabri GürsesKitabı okuyor
·
1 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.