Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

308 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
NIETZSCHE’Yİ ANLAMAYA ÇALIŞMAK | Böyle Buyurdu Zerdüşt #okumadanönce
Biz onu “beni öldürmeyen acı güçlendirir” sözüyle tanıyoruz daha çok. Biraz daha tanımak ve anlamak isterseniz buyrun. Burada detaylı incelememi bırakıyorum. youtu.be/L_Xn3sGZGOk Ben okumaya devam edeceğim derseniz; Böyle Buyurdu Zerdüşt: Herkes ve Hiç kimse için bir kitap 19.yy’da yazılıyor eser. Fakat kimse anlam veremiyor, yoğun eleştiriler yapılıyor üzerine. Yazar ise, kitabın ancak 100 yıl sonra anlaşılabileceğini söylüyor. 20. Yüzyılın ikinci yarısında popülerliği artmaya başlayan eser, bugün 21.yüzyıldaki birine, 200 yıl önceyi, 100 yıl ileriden gösteriyor. Biraz karışık oldu gibi sanki ama devam ediyorum, açacağız bunu. Dediğim gibi, kendisi hep, yaşadığı çağa ait olmadığını belirtirmiş. İnsanlar beni 100-150 yıl sonra anlayacaklar dermiş. Nitekim tam olarak da öyle oluyor. Benim kendisi ile tanışmam Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabı ile oldu. Bu arada kitaba nedense böyle buyurdu Zerdüşt demeyi daha çok seviyorum. Daha sonradan Böyle Söyledi Zerdüşt diye çevrilmiş ama ben bunu tercih ediyorum sadece, söylerken ağzımdan daha kolay çıkıyor. Zerdüşt’ü okurken ilk başta bana biraz ırkçı göründü. Zaten zamanında Hitler de kendi propagandalarında kullanmış Nietzsche’yi. Sözlerini, fikirlerini saptırmış. Halbuki Nietzsche gerçekten Alman milliyetçiliğini ve Yahudi karşıtlığını ciddi eleştirir. Zaten okursanız fark edersiniz. Örneğin ‘üstinsan’ tanımı vardır Nietzsche’nin. Eğer ‘üstinsan’ tabiri iyi irdelenmezse, çok rahatça yanlış anlaşılabilir gerçekten, o yüzden Hitler için çok mantıklı bir seçim olmuş. Öte yandan Zerdüşt’te kadınlara karşı da biraz önyargılı ve sert olduğunu hissetmiştim. Sonra pek üzerinde durmadım ama bunun sebebini Nietzsche Ağladığında’yı okuyunca anlamıştım. İki kitabı okumam arasında tam 6 ay var. Ama dürüst olmak gerekirse, benim için çoğu şey bu kitaptan sonra açıklık kazandı. Bence muhteşemdi. Bu tarz kitapları okurken bazı sayfalarda kitabı kafama kafama vurasım geliyor. Bu da onlardan biriydi. Kafama vurmak derken yanlış anlamayın orda acayip yükseliyorum yani. Aslında bu kitabın beni etkilemesinin bir diğer sebebi de tarihteki önemli insanları, bir araya getirmiş olması yazarın. Bu insanları ortak bir hikayeye oturtuyor ve bu sırada da sen karakterleri analiz ettiğinde, anladığında, gerçekten o insanları ve düşüncelerini daha iyi anlamış oluyorsun. İşte buna benzer bir yöntem, Azra Kohen’in son kitabı olan Gör Beni’de de uygulanmış. Bence çok zekice bir teknik. O daha farklı yapıyor tabi bunu. Zaman kaymaları da dahil oluyor falan. Öğretici roman deniyor sanırsam bu tarz kitaplara. Bunun için ayrı bir video çekmeyi düşünüyorum zaten. Şimdi konumuza dönelim.   Bu kitap kendisinin en derin eseri olarak adlandırdığı kitabıdır. Bu arada böyle insanlarda kültürel anlamda tanımladığımız mütevazilik özelliğini aramanızı tavsiye etmem. Saçma oluyor çünkü oturmuyor. O kadar fazla ve derin düşünen insanlar genelde içerisinde bulundukları dünyadan biraz uzaklaşıyorlar. Yeterince uzaklaştığında kültürel değerler de uzak ve küçük kalmaya başlıyor. Daha büyük bir resme odaklanmaya çalışıyor yani. Evet ben de diyorum keşke öyle olmasa, daha fazla insana ulaşabilirler belki çünkü mütevazilik bizlerin içinden daha kolay geçer. Zerdüşt’ü okurken şunu hissettim ben. Bu adam ne zaman yaşamış, 1800’lerin ikinci yarısı. Ama dönemin insanına göre oldukça cesur söylemleri var. Hatta ara sıra rahatsız ediyor. Zaten o yüzden çok tepki alıyor ve anlaşılmıyor. Bu cesur yaklaşımı da çok iyi hissettiren bir eser bence. Ayrıca şunu da söylemem gerek. Şimdi bu Zerdüşt’ün kim olduğu ile ilgili farklı söylemler var. Bunlardan birisi İran’da 3500 yıl önce ortaya çıkıp kendini peygamber ilan eden, Zerdüştlük inancının kurucusu olduğu. Ancak bazı kaynaklara göre, Nietzsche bunu reddetmiş hatta şöyle yanıtlamış bu söylemleri: “Kimse bana Zerdüşt adı ne anlama geliyor diye sormadı. Sormalıydılar çünkü o İranlının tarihteki korkunç benzersizliğini yapan şey, benimkinin tam tersidir. Burada konuşan ne bir peygamber ne de bir din kurucusu denen o güç istemidir” demiş. Yine sert tabi. Ayrıca Nietzsche Ağladığında kitabında Zerdüşt isimli bir kahinle randevusundan söz ediliyor. Kahinler bilindiği üzere bir dine mensup kişiden çok, kadim bir bilgi birikimi olup geleceği öngörebilen kişilerdir. O ayrıma dikkat etmek gerek. Kitapta düz yazı ve şiirsel bir dil kullanmış. Bence etkileyiciydi işte bu yüzden çevirisi çok önemli lütfen dikkat edin. İş bankası yayınları gayet güzel bir çeviri. Fakat bu şiirsel dil kendi döneminde anlaşılmasını zorlaştırmış. Kendisi bu yenilikçi eserin farklı ve özel bir dille yazılması gerektiğini savunduğu için tercih etmiş. Benim hoşuma gitmişti açıkçası. Hatta ara sıra sesli okuyarak çok keyif almıştım. Asıl hikayemize gelirsek Bu bizim Zerdüşt, insanlara epey yukardan bakan bir karakter. Zaten kendisini soyutlamış, dağda inzivaya çekilmiştir. Dostlarını hayvanlar aleminden seçmiştir çünkü insanlara güvenmiyordur. Tüm inançları yok sayarak, ilahi bir bakışla evreni, tanrıyı, varlığı, dinleri, ilişkileri ve insanlarla ilgili birçok şeyi sorgular ve yargılar. Bunu biraz sert yapar. Hocası Schopenhauer kadar olmasa da oldukça sert geldi bana. Bir ara Schopenhauer’ı da anlamaya çalışırız belki ama onun eli ciddi sopalıdır. Zerdüşt insanlığın savunduğu her küçük düşünceyi reddeder neredeyse. Ona göre hayatın tek bir amacı vardır o da ‘üstinsan’ olmak yani insan evriminin sonraki aşaması. Yalnız şurası çok önemli: “insanın aşılması gereken bir varlık olduğunu düşünür”. İnsanın gözünde maymun ne ise, üstinsanın gözünde de insanın o olduğuna inanır. Evet burada zihinsel evrim ön plandadır. Ancaaak zaten zihinsel evrim beraberin fiziksel evrimi de getiriyor bunu unutmayalım. Kendisi tarihte en fazla yanlış anlaşılan filozofların başında gelir. Onu yüzeysel okuyan biri muhtemelen üstinsanın kavgacı ve şiddet yanlısı olduğunu düşünür. İşte bundan dolayı bu kitap, hiç kimse içindir. Fakat o herkese seslenmek ister, hiç kimse dinlemese dahi. Öznel yorum olarak, okuması çok kolay bir kitap değil ancak Zerdüşt’ün söylemlerini irdelemeye başladığında, kendi algıladığın dünyadan parçalar yakaladığında ve kitabın diline alıştığında sürükleniyorsun resmen. Bir de ara sıra sesli okumak beni keyiflendirmişti çünkü şiirsel dili abuk cümleler gibi dursa da özellikle sesli okurken zevkli olabiliyor. Tabi ki yorucu. Yani güzel bir nefes kontrol antrenmanı yapabilirsiniz. Bunun yanında zaten ciddi kafa açıcı bir kitap. Ama benim asıl aydınlanmalarım dediğim gibi Nietzsche Ağladığında kitabıyla oldu. Okuyup beğendiyseniz yazının başındaki videoya da bir göz atın derimm :)
Böyle Söyledi Zerdüşt
Böyle Söyledi ZerdüştFriedrich Nietzsche · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202037,6bin okunma
··
26 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.