Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Mevlânâ için kişiler arası ilişkilerin işleyiş biçimi olarak aşk, yeterli bir açıklama değildir. O aynı zamanda aşkı, tabiattaki ve insandaki çatışan gerçek güçlerin yaratıcı sonucu olarak görmüştür. Mevlânâ'ya göre aşk, tüm olumsuz duyguları, duygusal bozuklukları ve farklılıkları sağlıklı bir davranışa dönüştüren bir iksirdir. Yine ona göre düşünme ve akıl yürütme sınırlı iken, sadece aşka ait olan hayat ve ifade etme, sonsuz nitelikleri ihtiva eder. Bununla beraber Mevlânâ, aşkı dar anlamıyla, yani cinsel tecrübenin ve zevkin sonucu olarak ortaya çıkan şey olarak anlamaz. Ona göre aşk, daha çok ihtimam (care), ilgi, samimiyet ve bir bütün olarak ifade etmeyle ilgilidir. Mevlânâ'ya göre, aşk sanatında bir sanatçı olmak kolay bir iş değildir. Kişi, bunun için zorluklara katlanmalı ve bunun için mücadele etmelidir. Amacına âşık olmalı ve en azından birkaç yıl kendini ona adamalıdır. Bu, yıllarca bir toplum içinde yaşamış bir yetişkin için veya çocukluğunda sevgiden mahrum kalmış birisi için çok zor bir davranıştır. Seven birisi olma varlık düzeyi'ne ulaşmak, imkânsız görünür; ancak, birey gerçekten arıyorsa aşkı elde edebilir. Kendi amacı üzerinde yoğunlaşmak suretiyle kendi davranışlarına, arzularına ve isteklerine daha duyarlı ve eleştirel olabilir; yoğunlaşma, düşünme, sabır, dayanma, direnç gösterme ve uyanık bulunmayla kendi faydacı nefsinin dışına çıkıp sevgi ile yaşayabilir. Ancak bunu uygulamakla, aşkta bir sanatçı olabilir. Başka bir ifadeyle, kendini tahlil etme, devamlı uyanık bulunma ve samimi olarak sevmekle kişi amacını elde edebilir. Bununla beraber, kişi düşünce tarzını ve zihniyetini sevgiyle uyumlu hâle getirmedikçe sevgide yeniden doğmak sürekli olmaz. Kendi zamanında hakim düşünce olan Aristocu mantığa karşıt olarak, Mevlânâ diyalektik desteği tavsiye etmiş ve gerçekliğin karşıt güçlerin sonucu olduğunu vurgulamıştır.
Sayfa 153 - OttoKitabı okudu
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.