Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Gerçekliğin, kişiliğin kanunlarından, çeşitlilikten ve ortanın dışlanmasından ortaya çıktığını savunan Aristocu mantığın böylece reddedilmesi, kişiyi, insanın bir bütün olarak ortaya çıkmasını mümkün kılan duygusal ve zihinsel faaliyetlerin ahengine götürür. Bu birlik, davranış ve uygulama yoluyla ortaya çıkarken; bu birliğin meydana çıkması ise, insanın kavrayışını kuvvetlendirir. İnsan ve doğal çevrede, tarih ve evrimde bu kavrayışın gelişmesiyle, insan bu âlemin yüzeyindeki çokluğun ötesine geçer ve birleştirici (birci) bir dünyaya girer. Mevlânâ'ya göre bu varoluş düzeyinde olan bir insan, aşk temeline dayanan davranışta bulunabilir. Bu ise, insanda gelişme ve yaratıcılığa sebep olur. Dünyanın bir oluşuyla özdeşleşme ve onun diyalektik kurallarının anlaşılması, bütün biçim farklılıklarını ortadan kaldırır ve insanlığın özünün benzerliğini gösterir. Bu da Mevlânâ'nın aşağıdaki şiirde tanımladığı gibi özne-nesne birlikteliğini açıklar: Gerçekten de seven aslâ sevgilisince aranmadan ortaya çıkmaz, Sevginin yıldırımı düştü mü bu kalbe, bil ki sevgi vardır bu kalpte. Allah sevgisi kalbini ısıtıp eritmeye başladı mı hiç şüphe yok ki, Allah da seni sevmektedir, Öteki el olmadan ses çıkmaz tek elden, Bizi birbirimizin sevgilisi yapan, ilahi hikmetin iradesi ve takdiridir. Alın yazısı yüzünden kâinatın her bir parçası öbür parçasıyla eşleşmiştir, Hikmet sahibinin gözünde gök erkektir, yer kadın; Yer besler büyütür, göğün attıklarını, Yer sıcaklığını yitirince gök ısıtır onu, tazeliğini ve nemini yitirince gök yeniler onu Gök eşine yemek aramaya çıkan bir koca gibi dolanır durur; Ve yer ev kadınlığıyla uğraşır; Doğurur ve doğurduklarını emzirir. Göğe ve yere akıllı varlıklarmış gibi bak, zira onlar akıllı varlıkların yaptıklarını yapıyorlar. Şu iki kimse birbirlerinden zevk almıyorlarsa eğer ne diye sevgililer gibi sarmaş dolaş duruyorlar? Nasıl açardı yer olmadan çiçekler, bahar dalları nasıl bezerdi? Göğün suyu, ısısı ne üretirdi o zaman? Nasıl Allah erkeğin ve kadının içine birliktelikleriyle dünyayı yok olmaktan koruyacak arzuyu verdiyse, Her varlık parçasına da öbür parçaya karşı arzu aşıladı. Gündüz ve gece düşman görülürler dıştan, oysa aynı amaç için koştururlar, Her biri ortak işlerini tamamlamak için birbirlerine âşıktır, Gece olmazsa insanoğlunun doğası hiçbir gelir elde edemez, böylece gündüz harcayarak hiçbir şeyi kalmaz elinde. Mevlânâ 'aşkın gücü'nün farkında olmanın ve diğer insanlarla bağ kurmanın yeterli olmadığını ifade eder; kişi, varlığını nezakete, aşkı da, ahlaki davranışa ve yaratıcılığa dönüştürmelidir. Rûmî, 'aşkın gücü'nü en yüksek güç kabul eder ve bu yolla, insanın ürettiklerini insani samimiyetin ve insanın iyiliğe ulaşmasının vasıtası kılar. Yine Mevlânâ'ya göre, edilgen bilme durumunda olan insanı sadece kâinatla olan ilişkisini çözer ve sadece kendisini kurtarır. Bunun yanı sıra, insan bir adım daha atmalı ve diğer insanlarla olumlu ilişkiler kurmak için, dinamik ve mesut olma varoluş biçiminin verdiği sevinci keşfetmelidir.
Sayfa 154 - ottoKitabı okudu
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.