AH DİRMİT!Daha önce okuduğum kitaplar hakkında bir inceleme yazmadım buraya ama “Sevgili Arsız Ölüm” hakkında bir şeyler yazmak istiyorum. :) Tabii ilk kez bir inceleme yazmanın verdiği heyecan da var. :) Kitabı okurken aklımın içinde hep “Köyden İndim Şehire” filmi canlandı. KİTABI OKUYANLAR İÇİN SORUYORUM. Huvat karakteri tam bir Himmet ağabey değil mi? :D Eserin konusu; Huvat ve Atiye çiftinin çocukları Halit, Seyit, Nuğber, Mahmut ve Dirmit ve gelinleri Zekiye ile birlikte şehre göçmesi ve şehre tutunma çabaları. Latife Tekin, gerçekle düşü birbirine harmanlayarak masalsı bir roman yazmış. Cinler, periler, Azrail eksik olmadı kitapta. Biraz korkmadım değil. :D Açıkçası eser biraz da yordu beni ama yine de geç bitirmeme değdi diyorum. Kitaptaki her bir karakter üzerine söylenecek çok şey var. Ama benim en çok konuşmak istediğim karakter Dirmit. İnanılmaz sevdiğim, benimsediğim bir karakter oldu. Evdeki herkesin baskılarına rağmen direnen, pes etmeyen, sorgulayan, başkaldıran, şiir yazan, okuyan Dirmit.. Latife Tekin kadınlar hakkındaki feminist eleştirisini Dirmit üzerinden mükemmel şekilde anlatmış. Dirmit karakterinin de kendisi olduğunu hayatını biraz araştırınca açıkça anlayabiliyorsunuz. Ve tabii Atiye, Ah Atiye, seni cinler alsın e mi? Roman boyunca beni hem bu kadar sinirlendirip hem de bir o kadar kendini sevdiren Atiye.. Evdeki her kötü olayı cinlere yoran, evde parmak izi bırakmadık duvar bırakmayan Atiye.. Sonunda Azrail ile anlaşması içimi rahatlatan tek şey oldu.
Dinsel inançlar, âdet ve görenekler, tutuculuk, kent yaşamında kaybolup bocalama, kadının toplumda görülen yeri ve daha saymakla bitmeyecek bir sürü şeyi bir hafta boyunca Latife Tekin’in kaleminden okudum. Daha neler neler konuşulur kitap üzerine de buraya yazmaya gücüm yetmiyor. Son olarak Latife Tekin’in önünde saygıyla eğiliyor, kendisine böyle mükemmel bir romanı edebiyatımıza kazandırdığı için minnettarlık duyuyorum.