Ben ne okudum diye saatlerce düşünmenin sonucunda ne okuduğumu anladığımı anladım. Sonra ne anladığımı tekrar düşününce filmin başa sarması gibi tekrar aynı noktaya geldim. Yani anladığınızı zannettiğiniz anda aslında daha büyük bir anlaşmazlığın içinde buluyorsunuz kendinizi. Olayları takip etmeye çalışıyorsunuz mesela, şu şu zamanda oluyorsa bu şurada geçiyor diyor ama sonraki olayları şu zamana ya da bu mekana bağlayamıyorsunuz. Zaten kitap anlaşılmak için yazılmamış bana göre. Herkes kendini okuyor.
Filmini çocukken izlemişim meğer. Filmi izlerken etkilendiğim sahne okurken de etkiledi. İmamın iki tel saç ile, Ramazan'ı köy meydanında sona sürüklediği siyah yeleli atın sahnesi. Aynı zamanda yazdığı mektuplar ile beni etkileyen Cennet'in oğlunun, yaşadığı şeyler sonunda nasıl kendini kendinde yok etmesi ve köy meydanında dolanıp 'Kar neden yağar?' diye bağırışı en etkilendiğim kısımlardan biri. Güvercin, berber, yazar... Hepsi birer iz bıraktı, gitti.
Hasan Ali Toptaş ile ilk tanışmam. Bundan sonra kaybolmak istediğimde kendimi yazarın eserlerinde bulacağım.