Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

463 syf.
7/10 puan verdi
Bugün sizlere anlatacağım yazarın yeri bende çok ayrı, hayatımda bırakmaya başladığı izlerden olsa gerek artık ‘’kitap’’ kelimesini duyduğum zaman aklıma doğrudan kendilerinin adı geliyor: Cemil Meriç. Son zamanlarda adını daha da sık duymaya başladık, kafamı nereye çevirsem çeşitli platformlarda onun sözlerini paylaşmış insanlar. Paylaşıyorlar iyi hoş da ne kadar özümseyebiliyorlar acaba,  Cemil Meriç internet aleminde ona buna caka satabileceğimiz sözler mi sarf etti? Sanmıyorum. Kendisi uzun süre belli kesimlerce dışlandı, çoğu zaman komik gerekçelerle. Solcular kendisini sağcılıkla adeta ‘’suçladı’’, sağcılar da okumadı. Kimseye yaranamadı yaşarken. Şimdi de popüler kültürün elinde. Anlaşılmadan, sözlerinin bir papağan gibi tekrarlanarak aşındırılmasından korkuyorum. Aşındırmak, bu konudaki becerilerimiz sonsuz şüphesiz. Yapmayı bilmiyoruz, yıkmak kolay geliyor . Ben asla ama asla Cemil Meriç’i çok iyi anladığımı iddia etmiyorum. Sadece anlamaya çalışıyorum, dinlemeye çalışıyorum, aşındırılma ihtimaline karşı da sadık bir okur olarak korku duyuyorum. Bu kadar. Cemil Meriç’in hayatını bence özetleyebilecek iki kelime var : hüzün ve azim. Ama azmini tetikleyen aslında içinde bulunduğu hüzün, ikisi birbirini etkilemiş. Hayatı ile ilgili bilgileri çeşitli eserlerinin önsözlerinde bulabilirsiniz. Bu Ülke isimli eserinin giriş kısmında hayatını anlatan çok güzel bir bölüm var, çeşitli eserlerinden  hayatıyla ilgili söyledikleri derlenerek oluşturulmuş. Titiz bir çalışma. Çalışmayı yapan oğlu Mahmut Ali Meriç. Bu derlemenin sonunda da yaşadığı olaylar kronolojik bir şekilde sıralanarak adeta özgeçmişi yazılmış.( Kendisi her ne kadar ‘’Kronoloji aptalların tarihi’’ dese de. )Hayatıyla ilgili daha detaylı bilgi edinmek isteyenler çeşitli aralıklarla tuttuğu günlüklerini okuyabilirler, iki cilt halinde yayımlandı ve piyasada bulabilirsiniz. ( MERİÇ, Cemil / Jurnal 1-2 / İletişim Yayınları)Günlükleri sadece kişisel olarak yaşadıklarını anlatmıyor genel olarak düşüncelerini de görmenize yardımcı oluyor. Sizlere saydığım eserleri dışında başka yazarlarca da yazılmış Cemil Meriç’i anlatan eserler var ancak onları okumadığım için olumlu ya da olumsuz bir şey söyleyemeyeceğim.(Örnek olarak bkz. CÜNDİOĞLU, Dücane/Bir Mabed İşçisi/ Kapı yayınları) Kafkaokur isimli edebiyat dergisinin de Ocak 2016 sayısında Cemil Meriç ile ilgi bir dosya hazırlanmıştı oradan da yararlanılabilir. Güzel hazırlanmış ama eksiklikleri var doğal olarak.(Popüler kültürün edebiyata veya düşünce dünyasına yaklaşımı gözetilerek temkinli bir okuma yapılmalı, en azından hayatıyla ilgili köşe taşları görülebilir dosyada) Ben bu yazımda esasen seçmiş olduğum bir eserini inceleyecektim, ancak bu incelememe başlamadan önce merak edip de kendisini tanımak isteyenlere naçizane bir kolaylık sağlamak istedim. Sizlere aslında bütün eserlerini tavsiye ediyorum ama özel olarak inceleyeceğim eseri Kırk Ambar’ın birinci cildi olan Rümuz-ül Edeb. Kırk Ambar daha önce Ötüken yayınevi tarafından tek cilt halinde yayımlanmış ancak telif hakkı İletişim yayınlarına geçince İletişim yayınları eseri konu bazında ikiye ayırmış ve diğer eserlerinin içinden Kırk Ambardaki konularla ilgili olan yazıların bir kısmı alınarak Kırk Ambara eklenmiş, böylece iki ciltlik bir eser ortaya çıkmış.(İletişim yayınlarının  yapmış olduğu bu düzenlemelerin ne kadar yerinde olduğunun takdirini sizlere bırakıyorum, ayrıca tartışılması gereken bir konu bu) Birinci cildi kabaca edebiyat ve edebiyat ikinci cildi ise tarih, sosyoloji, ideolojiler üzerine. Edebiyat üzerine olan kısmında öncelikle edep sözcüğünün anlamını arayarak başlıyor yola ve humanity sözcüğünün karşılığı olabileceği savı üzerinde duruyor, ardından Batıdaki edebiyat akımlarını anlatmaya başlıyor : hümanizm, klasisizm, romantizm, realizm… Bu akımları anlatırken bir yandan da ‘’Batıda’’ romanın doğuşu, gelişimi ve batı edebiyatlarının aralarındaki karşılıklı etkileşimi ele alıyor. Bahsettiği konular oldukça kapsamlı konular dolayısıyla hepsinin üzerinde çok uzun duramıyor ancak özellikle üzerlerinde uzun uzun durduğu konular var: Don Kişot, Balzac, Walter Scott.. Romanın doğuşu ve dünyadaki gelişimini anlattıktan sonra romanın Türkiye’deki gelişiminden bahsediyor, edebiyat derslerinden bildiğimiz Tanzimat’ı, Servet-i Fünunu anlatıyor. Romanın bize geç gelişinin nedenlerinden bahsediyor ve önemli tezler öne sürüyor. Eserin bu kısmında Yaşar Kemal’in yazarlığı üzerine birtakım tespitleri var, oldukça sert eleştiriyor Yaşar Kemal’i, okurken çok şaşırmıştım. Eserin sonunu edebiyat ve sosyoloji başlıklı bir bölüm oluşturuyor, zaten kendisinin uzmanlık alanı sosyoloji bu yüzden böyle bir bölüm olmasa da( zaten esere sonradan eklenmiş) eserin bütününe sosyolojinin düşünüş tarzı ve sistematiği ile yazılmış yazılar hakim. Dil açısından eser oldukça doyurucu, yazarın geniş bir kelime hazinesi var hatta bu hazinenin genişliği insanı sözlük karıştırmak zorunda bırakıyor.Üslup nedir sorusunun cevabını eserlerini okurken görebilirsiniz. Hatta ve hatta bazen düşüncelerini gölgeleyen ve bizleri sağlıklı yargılarda bulunmaktan alıkoyabilecek bir üsluba sahip olduğu söylenebilir, kendi deyimlerinden biriyle ifade etmek gerekirse pençelerine tülden eldivenler geçiriyor. Türkçe düşünülebileceğinin ve detaylı bir  incelemenin yazılabileceğinin bir kanıtı.(Arada yazarın fikri mi yoksa bir eserden aktardığı düşünceler mi olduğu kargaşası yaşansa da) Cemil Meriç doğduğu yer ve lisesi dolayısıyla Fransızcaya oldukça hakim(Hatay). Fransızcayı tüm incelikleriyle bilen nadir insanlardan. Hatta günlüklerinin bir kısmını Fransızca tutmuş. Atıf yaptığı eserlerin çoğu Fransızca ve o eserlerden yaptığı alıntıları da kendisi Türkçeye çeviriyor. Çeviri ile ilgileniyorsanız kendisinin Hernani çevirisine bakmanızı öneririm, okurken muazzam bir zevk alacağınıza eminim.( Eseri piyasada bulabileceğinizi sanmıyorum. Milli eğitim bakanlığının Dünya edebiyatından tercümeler serisinde yer almış. 1956 yılı basımı internette bulunabiliyor. Eserdeki önsöz de Cemil Meriç’e ait. Gerçi, İletişim yayınları 2016’da Cemil Meriç çevirileri adı altında bir kitap dizisi başlattı .İlk olarak Balzac’tan yaptığı Altın Gözlü Kız çevirisi  yayımlandı ancak editörlüğünde ciddi sorunlar var. İlerleyen zamanlarda daha özenli bir çalışmayla ve yazarın üslubuna özen gösterilerek Hernani çevirisini de yeniden yayımlamalarını umalım) Edebiyat; hepimizin kıyısından köşesinden anlamaya çalıştığımız, öğrenmek istediğimiz bir alan. Küçükken bize arkadaşlık eden küçük hikayelerle, masallarla başladı serüvenimiz ve hiç durmadan devam ediyor. Bu eser ile birlikte edebiyata daha akademik bir boyutta bakabileceğimizi düşünüyorum ancak akademik dilin yabancılaştırıcı özelliği yok Rümuz-ül Edepte. Dili çok iyi kullanan ve insanların düşünmesi için elinden geleni yapan bir yazarın öğrendiklerini aktarma çabası var. Eser her şeye rağmen okuma hızınızı düşürecektir çünkü mütemadiyen notlar alacaksınız ve onları araştırmak isteyeceksiniz. Her bir bölümü uzun araştırmalar ve çeşitli okumalarla aydınlatacaksınız, bu şekilde sindirmeye çalışacaksınız. Ben eseri okurken aldığım notları sık sık okuyorum ve araştırmalarıma devam ediyorum. Eser bitince ilk tepkim ‘’bir kez daha okumam gerek ‘’ oldu. Eserde adı geçen eserleri yavaş yavaş okumaya başladım ve eserle ilgili aldığım notlara bakarken bir insanın okuma hayatına nasıl bu kadar çok eseri sıkıştırdığı üzerine düşündüm. Cemil Meriç gerçekten hayranlık uyandırıcı bir birikime sahip ve hayatındaki tüm zorluklara rağmen büyük bir azimle okumuş ve düşünmüş. Eğer bugün onu size tanıtabildiysem ne mutlu bana, sizlerle beraber Cemil Meriç’in dünyasına adım atmak beni mutlu ediyor ve heyecanlandırıyor. Umarım kitapların eşlik edeceği hayatınızda önerdiğim eserin de bir yeri olur. O zaman benzer hayatları birbirimizi hiç görmeden sadece kitaplar arayıcılığıyla yaşamanın sevincini duyacağım. Sağlıcakla…
Kırk Ambar 1: Rümuz-ül Edeb
Kırk Ambar 1: Rümuz-ül EdebCemil Meriç · İletişim Yayıncılık · 2006547 okunma
·
81 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.