Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

206 syf.
2/10 puan verdi
·
18 saatte okudu
Zarftan Hıyar Çıktı
A nokta Ali Ural'dan okuduğum Posta Kutusundaki Mızıka beni aşırı derecede sıkarak, yorarak, sinirlendirerek, gıcık ederek hayal kırıklığına uğrattı. Bu kadar çok övülen, sevilen, aşık olunan ve tapılan kitabın bana öyle kötü bir etkisi oldu ki acilen sevdiğim bir yazara dönüş yapmaya mecbur kaldım. Yorumlara bakınca 10 puanlar 9 puanlar havada uçuşuyordu. Aslında kitap 1 puan bana göre hatta sıfırın altında ancak size neden 2 puan verdiğimi, yani kitabın iyi olan tek tarafını açıklayarak bir hayli uzun olan kötü tarafına geçeceğim. Kitaptaki en güzel yazarın sahibi olduğu Şule Yayınlarının kitabı birinci sınıf kağıda basmış olması. Kapak ve sayfa kalitesi muazzam. Döviz artışı yüzünden yayınevleri kan ağlayıp kağıtları inceltip basım niteliğini düşürse de bu arkadaşlar hiçbir masraftan kaçınmayıp bize lüksü yaşatıyorlar. Demek satışlar güzel yazar malı iyi götürüyor ki kağıdın en iyisini kullanıyorlar. Güzel tarafı bu kadarcık anlattım bitti, ama bunu yazar anlatmış olsa kendisi uzata uzata güzellikten soğurdunuz. Ali Ural arkadaşımız eski bir Zaman gazetesi yazarı yani malum şahsın emrinde kalem sallamış geçmişte. Şimdi ne düşünür, siyasi ideolojisi nedir bilmem ancak araştırdığımda para karşılığı konferanslar ve yazarlık seminerleri verdiğini gördüm. Anlayamadım bu adamın neyi var da yazar olmayı öğretiyor millete bir gülme geldi şimdi. Halbuki Ahmet Batman'ın (var mı öyle biri belli değil), Kahraman Tazeoğlu'nun, Hikmet Anıl Öztekin'in ya da ne bileyim o sözler köşkü tayfasının biraz okumuşu, bir tık üstü sadece. Facebook iletilerini yontup erimiş mozzarella gibi uzatarak aralara Google'dan topladığı yazarlara ait alıntılardan cımbızlayıp aralara serpiştirmiş, onları mektup havasında birleştirip alın size kitap çıkardım demiş. Dalga mı geçiyorsun sen yahu, alıntıları çıkarınca bomboş kitap hiçbir şey kalmıyor, o kadar sığ ve basit ki yazdıkları ne anlattığını kendi de bilmiyor. Böyle ayak kokusu sinmiş, tespih çekerek açık çay eşliğinde yapılan pilavlı sohbet lakırdılarının olduğu kağıtlar sürüsü. Sürekli sevgili dostum, sevgili dostum nedir bu be sevgili dostum kadar kafana taş düşsün. Şimdi sen edebiyatçıyım mı diyorsun kendine neyin kafası bu anlatsana. Bir de kendini öyle bir övüyor ki zannedersin zaman makinesi icat etti. Basit şeyleri saçma sapan liseli kafasıyla abartmış işte, hiçbir anlamı olmayan boş yazı bunlar, zırva hepsi Celal Şengör deyişiyle zırva. Mektup desen değil, deneme desen değil, öykü desen değil, aforizma hiç değil, monolog da olamaz kendi kendine yazılmış fikir çatışmalarına benzeyen, her şeyin güllük gülistanlık süper olduğu, ve en sonunda alttan alttan dine dayandırılan notumsular gibi bir şey. Çizdiği imaj dışarıdan modern yaşayış görünümlü içten içe bir kokuşmuş ve basitleştirilmiş CIA islamı yaşayan, kendini beğenmiş bir şakirt modeli işte. Çayhouse ekolünün adı konmamış, henüz zigot halindeki cin olmadan adam çarpmaya çalışan sıkıcı ve suni bir tarz. Öyle bir yazmış ki uyanık sanki kendine has mükemmel bir hayat felsefesi var da, o örnek verdiği yazarlar onu görmüş de o sözleri sarf etmişler. Harcadığım zamana yanıyorum birileri söylememiş olsa yüzüne bakmam böyle kitapların, nereden bileyim bir şey zannettim zorlanarak okudum. Yazar falan değil bu edebiyat tüccarı bildiğin, bir de ödül mödül almış başlarım ödülüne birilerinin sayesinde verilmiş işte. Köpeklerle ne derdi var onu çözemedim, köpek insanın en iyi dostu derler hiç duymuş mu acaba. Köpek diye alttan alta küçümsediğin hayvan senin o para için yüzüne güldüğün tiplerden çok daha faydalı. Tabi hayvan sevgisi nedir bilmediği için köpeklere gereksiz muamelesi yapıyor, sen git bir köpek besleyenle konuş da sana anlatsın ne kadar güzel bir şey olduğunu. Konferanstan vakit bulamaz şimdi. Maça gidenlerle ne derdin var yahu, sen futbol izlemiyorsun diye millet de izlemesin sen haklısın bir değil mi. Alt tarafı top oyunu izlenimi vermeye çalışmışsın ya işte o öyle değil aslında sen anlayamazsın. Maç dediğin şey hiç tanımadığın kişileri aynı sanal çatıya toplayan bir organizasyondur. Maç izleyeni hakir görüp ayıramazsın toplumdan. Şimdi ben bunları söylüyorum ya sana göre ben boş beleş adamın tekiyim. Hadi diyelim ben boş insanım, Küçük Prens gibi bir şaheseri yazmış olan Antoine Saint-Exupéry için sen kim oluyorsun da saçma sapan laflar ediyorsun. Böyle bir şey olamaz ya, sanki arkadaş Jack London, Dostoyevski, Albert Camus vb. gelmiş Saint-Exupéry'ye atarlanıyor. Artık hayatta olmadığı için dedikoduna cevap veremez zaten yabancının biri diyelim ona da. Gençlik marşı seni neden rahatsız etti onu bir açıklasana. Ne demek dağ başını duman almış diyorlar da ortada duman falan yok nedir bu ya, milli değere de laf attın ayıptır ya. Sen bizim güzide marşımıza öyle şeyler söyleyemezsin, dağ başını duman almak bir benzetmedir edebiyatçı değil miydin nasıl anlayamadın yok artık. Sen o geçmişteki patronuna çok bağlandığın için bazı değerlerini kaybetmişsin anlaşılan, aç bir Nutuk oku da bu ülkede geçmişte neler oldu öğren Ali. Her şeyin kaynağı din zaten sana göre, sen hariç herkes haksız. İnsanları birleştiren şeylere karşı olması aşırı saçma, sen beğenmiyorsun diye kimse yapamaz diye bir şey yok. Ben de senin o saçmalıklarını beğenmiyorum bırak da görelim. İğrenç, sıkıcı, rezil, anlamsız, boş bir kitap işte. Hiç okumamış olsaydım keşke ama etkinlik hatırına zar zor bitirdim ömrümden ömür gitti. Kötü kitap okumanın faydası ne okumayacağını öğrenmek oluyor. İyi kitapların değerini anlıyoruz. Cemaatlerden ve üyelerinden nefret ediyorum.
Posta Kutusundaki Mızıka
Posta Kutusundaki MızıkaA. Ali Ural · Şule Yayınları · 202019,9bin okunma
··
471 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.