(..)
gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum
yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine.
bilemem,
belki bu yüzden
ben sana yanlış bir yerden edilmiş
bir büyük yemin gibiydim.
beni hep aynı yerimden yaralayan o eve
yine de döneyim döneyim istedim.
ah benim sesimle
söylesem de, inanmazlar
benzemiyor çünkü bir dile.
döndüğüm, döndüğüm ama döndüğüm
döndüğüm bu sema sensin. döndüğüm.
sen benim kara ömrüme vuran
suyumu harelendiren sevincimdin.
onu sevebileceğinin en yücesiyle sevdin.
titreme daha fazla kalbim.
bağışla kendini artık onu da ,
bırak gitsin.
o senin en ezel gününden kaderin
sen onu nasılsa bin kere daha seveceksin.
(..)
Bu dizelerle tanıdım ilk, "taş sesleri". Sonuna kadar okuyuverdim bir çırpıda.. Sevdim, şiiri ve uslubunu.. Bu okuduğum ilk Birhan Keskin kitabı seksen sayfa bir çırpıda bitti. Ferdevs teyzelerimizi hatırlattı biraz, biraz aşkın kekremsi tadını hissettik ağzımızda. Biraz hayattan biraz kadından biraz ölümden biraz da dostluktan dem vurdu satır aralarında. Cok edebi cok derin birseyler aramadım ya da inancı ile ilgilenmedim hepimiz kendimize yontarak okuyoruz sonuçta ne kadar şahsi anlatimlar olsa da. Bir taş sesleri siiri kadar olmasa da beğendim şiir kıvamında şiir olmayan öykü olmayan ama içinden o anindan gecirip satirlara döktüklerini... Keyifli okumalar