Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

207 syf.
8/10 puan verdi
·
26 günde okudu
Bugün hiç değilse ilk şiir incelememi -buna ne kadar inceleme denirse- yapmak için, Nef'î'nin divanından seçme şiirlerden oluşan kitabı tüm okuyuculara tanıtmak isterim. Belki bu kitabı ancak şiir okuyanlar, sevenler veyahut eski şiiri seven bazı edebiyatçılar okur. Ben henüz ikincisi olamadığımdan ilk kategoriye kendimi sokuyorum. Tabii bu kısıtlamayı yapmak da ne kadar doğru, bilemeyiz. Hadi başlayalım. Klasik Türk Edebiyatı, itiraf etmeliyiz ki günümüzde modern edebiyatın gölgesinde kalmıştır. Bizim gibi yeni nesil artık bu gibi şeylerle pek uğraşmıyor. Buna karşın hakikaten ''güzel şiir''i arayanlar hiçbir zaman Klasik edebiyatımızın büyüklerine yüz çevirmeyeceklerdir. Yani, benim şahsi düşüncem, bir şairin şiirini geliştirmesinde ve o müzikaliteyi yakalayabilmesinde eski edebiyatımız büyük bir merhaledir. Onları mutlaka okumak durumundalar bu bizim şairler. Okumayanlar, aman bu saray edebiyatıymış, şuymuş buymuş diye alay edenler ancak Mehmet Emin Yurdakul ya da Ziya Gökalp kadar şair olabilir. Zannediyorum şiirden ziyade manzum tekerleme yazan bu zatların nezdinde şiir diye bir şey de yoktur. Aklınızdan geçeni, her fikri alt alta yazsanız yine zor bir iş değildir. Onların atladığı, şiiri perişan ettikleri nokta, şiiri sanatsız yani yetim bırakmalarıdır. Gene edebiyatımızda bir kutuplaşmaya gittim ama günümüz şiir anlayışına da bu vesileyle göndermede bulundum. Dönün bir de Haşim'e, Yahya Kemal'e, Nazım'a bakın. Onlar o şiirleri gökten inercesine mi yazdılar? Elbette edebiyatımızın büyük kaynaklarından yararlandılar. Efendim eski edebiyatımız esasen manzum tarzlar üzerinde durur. Mesneviler, divanlar, gene bir çok halk şiirimiz eski edebiyatımızın büyük bir çoğunluğunu oluşturur. Belki de eskiyip gitmesinin daha sonradan nedeni olacak bu statikleşmenin, klasik edebiyatımızın güzellik anlayışını hemen hemen hiç eskitmediğini, tam tersine üstelik evrensel şiiri de etkilediğini söylemek lazımdır. Cahit Sıtkı, edebiyatla ilgili bir söyleşisinde ''Saf şiiri Avrupalılardan evvel biz bulduk.'' derken divan şiirimizi kastediyordu. Şimdi ise o 600 yıllık edebiyat geleneğinin mümessillerinden olan Nef'î'ye geliyoruz. Kendisi esasen Erzurumludur. Ne o, şaşırdınız mı? Anadolu'nun bağrından gelen ve esas adı Ömer Efendi olan şairimiz, zannediyorum iyi bir öğrenimle ve büyük bir kültürle şiirler yazdı. Hem Türkçe hem Farsça divan sahibi. Ayrıca bir de Siham-ı Kaza diye bir eseri var ki, hicivlerini topladığı bir kitaptır. Nef'i diyince isminden az çok aşina olanların aklına hemen hicivler gelmektedir. Güzel, ama yetmez. Ne yazık ki bize kendisi hakkında bu kadarı öğretilen(ezberletilen mi demeliydim?) şairimizin şu seçme şiirlerini bulana kadar da canım çıktı. Bu da demektir ki bize okulda öğretilen bunların sadece isimleri. Ne yazmış, nasıl yazmış bunlarla en ufak bir alakamız yok. Hele şu son yıllarda aruzu da müfredatımızdan kaldırdılar ya, edebiyat dersi artık tekerleme gibi dönüp dolaşıp birtakım şairlerin isimlerini ezberleme dersine döndü. Bizim nesli eski edebiyattan uzaklaştıran başlıca amillerden biri de maalesef budur. Ne demiştik? Nef'i daha çok hicivleriyle bilinir. Ama bu tanımı yapmak da onun şiirlerini okuyunca yetmez. O, aynı zamanda klasik kaside biçimlerini değiştiren şairdir. Kasidelerinde okurken gülümseten şairdir. Demem o ki Nef'i tanımlamamızda hicivlerin yanında mizah vardır, mübalağa vardır, fahriye(kendini övme) vardır. Burada biraz detaya girdik ama diyebiliriz ki o, şiirimizde yaptığı devrimlerle ve sergilediği ustalıkla unutulmamıştır. En azından ben unutmadım. Onu keşke bize anlatırlarken böyle birtakım ezberler yerine: ''Bir nefes dîdâr içün bin cân fedâ itsem nola Nice demlerdür esîr-i iştiyâkıdır gönül'' Beytiyle anlatsalardı. Şimdi bazıları çıkıp bunun anlamı nedir, diye soracaklar. Anlamı: Bir anlık sevgilinin güzel yüzünü görmek için bin can feda etsem hayret edilmemelidir; gönül çok zamandır ki onun hasretinin esiridir. Fakat biz bunu bilmesek de şiire aşina olan her kulak bunun soylu bir şiir olduğunu anlayıverir. Anlamın ne önemi var? Güzel şiiri aramıyor muyuz? Bakın, söz konusu roman ya da hikaye değilse şiir daima kulak için olmalıdır. Zaten bütün divan şiirinde aşağı yukarı aynı temler işlenir, aynı şeyler üzerinde tepinip durulur. Lakin o edebiyatı güzel yapan şey, temayı farklı şekillerde anlatmasıdır. İşte şairlerimizi kitaplarını ve öne çıkan özelliklerini ezberleyerek değil de bizatihi şiirlerini göstererek anlatsalardı, eminim ki bugün durum çok farklı olurdu. Bu, herkesin şiir kulağının gelişmesine katkı sağlayacak ve elbette klasik şiirden almamız gerekenleri bize gösterecektir. Şairleri üsluplarıyla bilmek aslında bu demektir. Nitekim bir kitabın kendisiyle özetini okumak bir olmadığı gibi hele ki şiirlerde üslup en önemli şeydir. Başka bir beyitte: ''Ehl-i dildir diyemem sînesi sâf olmayana Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf değil'' Diyen şairin aynı zamanda bu nüktelerle okuyucuya inceden inceye mesaj verdiği de gözlerden kaçmaz. Mesela buna benzer şekilde: ''Dehre mağrur olma ey gâfil ki bunda âdeme Tâli’i yüz döndürür gâhî sitâre nâzeder'' Beytini de ilgili sayfanın kenarına not alarak şairin Nabi tarzı öğretici(divan şiirindeki hikemi tarz) bir üslup ve devirden şikayet temasını işlediğini, üstelik bunu yaparken çok ince bir şekilde sanki yıldızların ya da o sembolle anlatılmak istenen sevgilinin insan talihine yüz çevirmesi biçiminde yansıttığını bazı arkadaşlarımla paylaştım. Bu artık şiirin kulak için olma anlamını da aşmış, aynı zamanda nükteli toplumsal mesajlar verme noktasına geldiği için önemlidir. Demek istediğim, şiir önce güzel olacak, sonra varsa vermek istediği bir mesaj, verecek. Divan edebiyatı da işte budur. Demek ki bu şiir de sadece saray şiiri değildir. Bir ucuyla toplumsallığı barındıran bir şiirdir. Hem ayrıca saray şairi olan örneğin Baki iyi şiir yazmadı mı? Bunlar şiir okurken dikkate alınacak eleştiriler değil. İlk defa yazdığım bu şiir incelemesini artık büyük bir heyecanla noktalama zamanı geldi. Bana kalsa, şöyle uzun uzun oturup bunlardan bahsetmek isterim. Ancak zamanı daha idareli kullanmak herkesin yararınadır. Bu vesileyle iyi okumalar diliyorum. NOT: Örnek olarak verdiğim şiirler sadece en bilinenleri. Siz bir de diğer şiirlerini okusanız, herhalde sanıyorum benim gibi saklı hazine bulanlara dönersiniz.
Nef'i Divanından Seçmeler
Nef'i Divanından SeçmelerAbdulkadir Karahan · Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları · 19859 okunma
·
60 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.