"Sonuçta, aşk bir idealdir; bu dünyanın, onu hayal etmeyi arzuladığımız halinin bir parçasıdır. Romeo ve Juliet dünyanın ilk büyük aşk hikayesinin yıldızlarıydı. İlk öpüşmenin sancılarında ölmek yerine, evlenselerdi, ideal mahvolabilirdi ve dünya farklı bir şekilde gelişirdi. Bu evliliğin aşkı yok ettiği anlamına gelmiyor, kesinlikle. Şöyle diyelim, Romeo ve Juliet çocukları futbol maçından kimin alacağı hakkında tartışmak zorunda değillerdi. Öpüşmek ideal olanla ilgilidir, gerçek olanla değil. Ama bir anlığına gerçeği durdurup dünyayı yeniden mükemmel bir hale getirir. Öpüşmek, işe yaradığında, alışılagelmiş olanı yıkar, günlük tartışmaları, kıskançlıkları ve evliliklerde münakaşalara neden olan diğer her şeyi unutmamızı sağlar. Aynı zamanda tedavi edicidir. Bu nedenle çiftler öpüşerek barışırlar. Kutsal bir eylemdir, bizi aşkın seksle eşdeğer sayılamayacağı ve seksin de hayal ettiğimiz kadar olmadığı konusunda uyarır."
Eee nisan ayının da ortasına kadar geldik. Bahar, kendini inceden inceden hissettiriyor, arada marttan kalma yağmurlara maruz kalsak da. Eskiler "toprağa su yürüdü" derler, canlanmayı kast etmek adına. İnsana da su yürür bu aylarda, canlanır coşar, yerli yersiz sevdalara tutulur. Boşuna dememişler "Nisan mayıs ayları, gevşer gönül yayları" diye. Tehlikeli dönemler azizim... Bu zamanlar bolca platoniğin yanında, küçük kıvılcımlarla birbirlerine çekilen sevgilileri de doğurur. Hatta iki dişinin bir erkekle randevulaştığı dahi görülür. "Ménage a trois" ya da cinsel fantezi boyutunda ele almayın bu grubu yalnız. Ya da kişilerden birinin keman virtüözü olduğunu da düşünmeyin. Olay tamamen duygusal... (Bkz. İki Başlı Ejderha Teorisi -> Nette falan aratmayın, bulamazsınız. Bu benim teorim ;) )
Öncelikle kitabın ortaya çıkış sürecinden bahsedelim. Yazar, Toronto Üniversitesi'nde romantik filmleri tartışırlarken bir öğrencinin, "Hiç de hijyenik olmayan bir eylemi neden güzel ve romantik olarak tecrübe ediyoruz?" sorusuna o anda cevap verememiş. Sonrasında da cevabı olarak bu güzel kitabı bize sunmuş.
Peki... Can alıcı soruyu soralım artık madem. Nedir öpüşmek? Öpüşmek, çok sesli bir orkestra gibidir. Kimi zaman yaylıların uzun ve derinden melodileri gibi, hüzne ve ayrılığa işaret eder. Kimi zaman, biriken duyguların tepe noktasında, taşma anına eşlik eden vurmalılar gibidir. Onların kalp ritmi metronomunda, veyahut çoğu zaman daha da ötesinde ortaya çıkan ritimlerini, dudaktan kalbe doğru hissetmektir. Öpüşmek ruhtur, öpüşmenin "ruhundan bir parçayı paylaşma"ya varan bir manası varmış, daha ne olsun? Kimi zaman isyandır, düzene karşı bir baş kaldırıdır. Bunu zaten Ortaçağ'daki yansımalarından beridir görmekteyiz. Öpüşmek, aile birlikteliği amaçlı yapılan duygusuz evliliklere karşı, aşkın verdiği en büyük tepkilerden biridir. Kimi zamansa kadının, kendini ifade edişinin ve var olduğunu haykırdığının en net kanıtıdır. Öpüşmek bir bilimdir. Sırf edebiyat olsun diye söylemiyorum, cidden bir bilimdir: Filematoloji. Öpüşmek tarihtir. Her ne kadar yazarımız, romantik öpüşmeyi ısrarla Ortaçağ'a endekslese ve bu konuda yazılmış metinleri de buna referans gösterse de, öpüşmenin daha erken tarihlere ait kanıtları da mevcut. Yazar, bu öpüşmeleri pek de romantik olarak kabul etmiyor gözüküyor. Yalnız bana kalırsa öpüşmek, insanın kendi bedenini keşfettiği andan beridir vardı. Dudaklar, yoğun sinir ağı içerir ve hassas noktalardandır. Bu sebeple olsa gerek, karşıdaki insanda gerek duygusal, gerekse cinsel bir etki bırakmak adına dudakların başrol oynadığı bir etkileşimin ortaya çıkması kaçınılmazdı insanlık adına. Bu arada, şunu da belirtelim, kadınlar genel olarak öpüşmede, öptüğü kişinin kendisinde bıraktığı duygusal etkiyi tartmak ve olası ilişkinin geleceği hakkında fikir sahibi olmak için öperken erkekler, "öpmeye bir yerden başlamak lazım" düsturuyla, sekse doğru giden adımda kapıyı açmak adına öpüşmeyi kullanıyormuş. Bu sav çürütülebilir, fakat bana pek mantıklı geldi doğrusu.
Kitabı çok beğenmeme rağmen bir puan kırdım. O da, onca aşk meşk hikayesi örneği verilirken, doğuda Hindistan'dan öteye geçilmemesi idi. Tamam, Hindistan denilince Mahabharata ve Kama Sutra'dan bahsetmeden olmazdı ama ne bileyim, bir Uzak Doğu aşk örneği veya bizden, bir Leyla ve Mecnun temasına değinilseydi daha hoş olurdu. Bu açıdan kitap, Amerika kıtası, Avrupa ve az buçuk da Hindistan üçgeninde seyrediyor.
Kitapta öpüşmenin bunca yönü yanında bilimsel etkileri ve psikolojik temelleri de irdelenmiş. Freud amca olmadan da olmazdı tabii :) Yalnız Freud'un öpüşmeye bakışını, basitçe "dudak tiryakiliği"ne indirgemesi, haliyle romantizmden uzak geldi bana. Ayrıca mitlerde, edebiyatta, sanatta, müzikte, sinemada ve hatta teknoloji çağında öpüşmenin etkileri güzelce irdelenmiş. Bu anlamda kitap tam bir bilgi bombardımanı. 200 sayfadan bile az olmasına aldanmayın, hemen her sayfası çizilesi bir kitap bu kitap. Ben de birçok konuya ayrı ayrı değinmek isterdim ama bu sefer de sizi, bu kitabı okumak hazzından mahrum bırakmaktan endişe ettiğim için kısa keseceğim (nasıl bir kısalıksa bu).
Kitapta birçok kitap, film ve de şarkı keşfedeceksiniz. Birçoğunu biliyor da olabilirsiniz lakin bilmeyenler için söyleyeyim, "Nuovo Cinema Paradiso", "Postacı Kapıyı İki Kere Çalar", "Tiffany'de Kahvaltı", "Kız Arkadaşım" ve "Wall-E" gibi filmlerin sağlam spoiler'larını yeme riskiniz var. Kitabı okumadan evvel ya gözü karartıp bunu sineye çekmelisiniz ya da bu filmleri izleyip öyle başlamalısınız kitaba.
Son olarak, öpüşmenin ve genel olarak aşkın, teknolojik evrimine de değinilmiş ve bunun etkileri hayal edilmeye çalışılmış. Ben teknolojinin, aşkı tüketebileceğine inanıyorum. Buna inancımdaki temel etmen ise, insanların gerçek anlamda sosyalleşmekten uzaklaşmaları, yapay yalnızlıklar yaratmaları ve birbirlerine karşı duydukları, kimi dayanaklı kimi ise dayanaksız güvensizlikleri. Bütün bunlar sonunda insanlar, birbirlerinden epeyce uzaklaştıklarında ve sektör de evrimini tamamladığında, insanların her biri, kendi istekleri dışına çıkmayan, kendilerini üzmeyen ve sahte mutluluklar yaratarak da olsa kendilerini mutlu eden androidlerde ve seks robotlarında huzuru arayacaklar. Şimdiden bile bunun örnekleri mevcut. Bunun olmasını istemiyorsanız, birbirinize karşı daha anlayışlı ve sevgi dolu olabilmeyi hedefleyin. Sevgiyle kalın :)
Dip Not: O sayfa kenarları neden siyaha boyanmış hala anlamış değilim. Bu aralar bazı kitapları böyle, altı, üstü ve sırt kısmı siyah boyayla boyanmış görüyorum. Bunun sebebini bilen varsa ve bilgilendirirse sevinirim.